Rengini uydurmak lazım tabi. Eğer çok sarıysa diğerlerine kaplama yapmaktan başka çare yok. Ama dolgu malzemesine de pigment eklenebiliyor aslında, benim ön diş dolgularımı doktor hafiften sarartmıştı. Ama dişlerim sarı değil, inci gibi beyaz değil sadece. Belki fazla sarıysa onu yapamıyorlardır.

Yani kısaca: Dişçi kaplama satmaya çalışıyor olabilir, dolgu yapılacak malzemenin rengi dişe uydurulamaz mı diye sorun bakalım ne diyecek.

Isterse elmastan yapsin yine kirilacak.
Once sikmani coz sonra duzeltsin.

divit + 1

ek olarak, kaplama yapmak ciddi işlem. Sağlam dişinizi kesip, kaplamayı destekliyorlar. Yani 2 sağlam dişiniz durduk yere kesilecek

Diş sıkma sorununu sakın küçümsemeyin. Sırasıyla tüm dişlerde sorun yaşarsınız (yaşınız genç bile olsa).

Yukarıdaki arkadaşlara ek olarak; diş sıkma problemi olanların 6 ayda 1 çene botoksu yaptırdıklarını ve çok güzel sonuç aldıklarını duymuştum.

Farenin nereden girmiş olacağını çözüp ona göre bir önlem almanız gerekir. Bahçe katında iseniz sokaktan girme ihtimaliniz yüksek.

Bu şekilde hijyen açısından sıkıntı olur. Nerede gezdiğini bilmediğiniz için sürekli bardak, tabak, masa temizlemek lazım.

Yapıştırıcı tuzaklardan alın. Evin her yerine dağıtın. Onlar işe yarıyor.

Geçmiş olsun, küçük bi hayvan ama aşırı tiksindirici... Geçtiğimiz aylarda apartmanın dördüncü katında aylardır boş duran dairenin içinde fare çıkınca bizim apartmanda da ufak yollu bir heyecan oldu. Bizim bina eski olduğu için banyo ve tuvalet havalandırması eski tip küçük pvc pencereler kullanılmış, onlar da hep yaklaşık bir karış aralık duruyor, farenin oradan girmiş olabileceğine kanaat getirdik, sonra apartmandaki hemen hemen herkes banyo ve tuvalet pencerelerine menfez aldı ve taktı... Siz de bir önlem olarak düşünebilirsiniz...

Annemin apartmanının 7. katında görülmüştü ve kapıcının cevval karısı ayağıyla ezmiş (duyduk).
Ben bahçeli evdeyim. Muhtemelen bizimkilerin dikkatsizliğiyle bahçeden girmiş sanırım geçen yıl. Maalesef geç fark ettik. Bir yerlerden kemirme sesi geliyordu, tahta kurdu mu diye epey oyalandık. Bir gece salondan mutfağa geçtiğini gördük. Yerini bilmek önemli. Mutfak kapısını devamlı kapalı tuttuk. Rodilon pasta zehir aldım, buzdolabının altında olduğunu biliyorduk. Dolabın çevresine alüminyum folyo üzerinde zehir koydum. Zehirleri her gün dolabın altına çekiyordu. Yenilerini koyuyordum ama ölmesi bir hafta falan sürdü. Bir gün mutfakta ayakta zor duran bir fare gördüm, üzerine kova kapattım. Ertesi gün zaten ölmüştü. Neyse ki tekmiş.
O dönemde bulaşık bırakmadık ya da kirliler varsa torba geçirdik. Çöp bırakmadık ki beslenecek bir şey bulamasın. Yerini bilseniz keşke, orayı izole edip zehirlerdiniz.

Ben üniversitede okurken kaldığımız yurtta vardı, dışardan geliyodu yan binanın çatısından filan büyük ihtimalle. Öncelikle @cruyff' nin de dediği gibi nerden girdiğini tespit etmek lazım. Eğer camlarınızda sineklik teli yoksa hızlı ve ucuz bi çözüm olarak tüm pencerelere şundan takın;

ty.gl

En azından bu yolla dışardan girişler önlenmiş olur. Evin her yerine dolapların arkalarına vs fare zehri koyun. Ben fareli yurtta 2 ay filan yaşadım bi sorun olmadı, yani tabi ki çok huzursuz edici ama bişiy olmaz o kadar korkmanıza gerek yok.

annemin evi kentsel dönüşümde yenilenemden önce bir gece eve geldim ve asansörün kapısını açmamla devasa bir fareyi asansörün içinde buldum.ağzında karafatma.
ilaçlamacı çağırdığımızda karafatma,tüm haşereler,fare asansöre girip üst katlara çıkar dedi şaşırmadan.
asansör varsa mutlaka o kısmı sağlam ilaçlatın

Ne kadar huzursuz olduğunuzu tahmin edebiliyorum.
Fare zehirlerini, kapanları herkes zaten tavsiye etmiştir de edecektir de. Mutlaka uygulayın.

Gece odaları açık bırakıp her oda kapısına yapışkan sürülmüş kağıttan koyun, yatak odasının kapısını da kapattıktan sonra içinizin rahat etmesi için altına havlu gibi bir şey tıkayın. Gece mümkün olduğunca rahat uyumanızı sağlar bu umarım.

O yapışkanlara mutlaka yapışacaktır. İlk defa sesini duyup gördüyseniz bir tane olma ihtimali çok yüksek. Bu gece onu yakalarsanız bir süre de sinyal görmezseniz rahata kavuşursunuz umarım.

Kolay gelsin,

Yapışkan gibi şeylere benim gönlüm asla el vermiyor, n11'de vs. satılan canlı kapanlar var. İçine peynir-salam vs. asıyorsunuz gelip alınca kapan kapanıyor ve yakalanıyor. Gidip dışarı bir yerde de salarsınız. Bir kez uyguladım bunu, yapışkanla öldürmek çok canice yapmayın mümkünse.

Bir arkadaşımın evinde su gider borularından çıkmıştı. İki kez bulaşık makinesinin kirli su hortumunu kemirip eve girmişti sıçan ya da sıçanlar. Bulaşık çamaşır makinesi bağlantılarını ve giderleri de kontrol edin.

Teşekkür ederim cevaplar için çok sağ olun <3. Binqda asansör yok. Yarın tuzak koyulacak. Evde kalamıyorum. Yatağa filan tirmanabiliyormus pencerelere yapiskan sineklik de alacağım. İse yarıyor mu bilmiyorum ama

O kişi yanlış yatırdığını fark edince istek oluşturur ya 1-2 güne kadar. O kişinin adını soyadını instagramda filan aratsanız bulmaya çalışsanız, istek oluşturması için yani.

ne olur ne olmaz siz bankanıza ve karşı tarafın bankasına yazılı olarak para ile ilginiz olmadığını ve iadesi için gerekli işlemlerin yapılmasını iletin.

gönderen kişi hırlı mıdır hırsız mıdır bilemezsiniz.

Parayı ellemeyin, bankanıza da bildirmişsiniz, size gelen isme ve hesaba iade edeceksiniz.

Sıkıntı yok ama bir çok bankada (belki de hepsinde) gönderenin iban/hesap bilgisi olmuyor, olsa geldiği gibi geri gönderirim, uğraşmam da.

bekle adam bankasına söyler ve geri çekerler .

noldu bu iş? geri aldılar mı parayı?

Yok kimse almadı hala parayı. Öylece duruyor.

para gönderilirken ad soyad kısmı uyuşmuyorsa o para otomatikman geri çekiliyor. geçende bir kuruma para yollarken isim hatası yaptım. 23 bin tl yollamıştım, 1 gün sonra para geri yatırıldı bana. çok ilginç size geri dönüş yapılmaması. belki birisi size kumpas kurmak istiyordur, illegal bir para da olabilir. ben olsam emniyete de başvururum. sonradan başım yanmasın.

Alıcı hesap için girilen IBAN ve isim bilgilerinin birbirini tutmadığı işlemlerde, para bir süre sonra gönderici hesaba iade ediliyor. Size parayı gönderen kişi, eğer parayı başka bir hesaba yatırmak niyetinde olsa idi, yanlışlıkla size ait IBAN'ı yazmış olsa bile sisteme girdiği isim sizin isminiz olmayacağı için, o para hesabınıza ulaşmadan iade edilecekti. Dolayısıyla alıcı hesabın yanlış olma ihtimali çok zayıf. Umarım yanıltmıyorumdur ama banka şubesine talimat yazılarak gerçekleştirilen EFT işlemlerinde durumun böyle olduğundan eminim, mobil işlemlerde prosedür farklıdır belki.

Güllüoğlunda baklava ye.

Valla öyle gurme işi, deniz kenarı restoranı değil ama Haliç metroya taraf giderken Hür Süper Mario isminde bir balıkçı vardı. :) Ufak bir yer, isterseniz yanında biranızı da alıp yudumlayabilirsiniz. Çok lezzetli geliyor bana özellikle balık ekmekleri. Bir deneyebilirsiniz küçük, tatlı bir yer.

Köşkeroğlunda vali kebabı ye.

Hemen sahilde akın balık var, fena değildi ben 1 kez gitmiştim. Gündüz dem karaköye kesin gitmeni tavsiye ederim. Karaköy güllüoğlu baklavacısı var, faruk güllüoğlu olan değil ama ona dikkat et, karaköy olanında baklava yenilebilir. Ortadoks kilisesi var dem karaköye yakın, mensupları biraz muhafazakar ama izin verirlerse içine girebilirsin, küçük ama güzel bi kilise.

Bi de yeraltınde bi cami vardı adını unuttum, oranın içini şöyle bi dolaşabilirsin.

Bankalar caddesine git, tarihi filan, orda fotoğraf çektirirsin, caddenin girişe yakın orda büfe vardı en son duruyosa bi sosisli goralı göm.

Galata kulesine çıkan merdivenler var, ordan kuleye çıkarsın, kule en son tadilattaydı da bilmiyorum içi geziliyorsa yukarı çıkarsın manzara güzel. Ben onca merdiveni çıkamam yorulurum dersen tarihi "taksim tünele" binersin, 1 dakkada istiklal caddesindesin.

Ordan taksim yakın, sultanahmet yakın ohoo gezilecek yer çok.

İyi gezmeler.

Makul fiyat ne kadar? Trendyolda filan var uygun fiyatlı şeyler. Onun dışında mesela şu site var;

happyplace.com.tr

Şu var fikir olsun diye atıyorum bence baya pahalı bunlar;

shop.mutlumikrop.com

Ben taksim metrosunda calisirken uskudarda oturuyordum. Kapidan kapiya max 45 dk min 25 dk suruyordu.
Bazen marmaray+ metro bazen de vapur + otobüs yapıyordum. Kiralar daha uygun olduğu için taşınmıştım.

M7 metrosu yeni açıldı sayılır, o hat üzerinde bağcılar taraflarında bakabilirsin 2 metro arası aktarma yaparak 1 saate kadar ulaşırsın.

Zeytinburnu taraflarında filan bakabilirsin, M1a hattı üzerindeki yerlerde.

Evliyim, kadınım. Hem eşim hem de kendim yakın arkadaşlarımızla yurtiçinde ve yurtdışında pek çok kez tatile çıktık. Sorun görmüyorum.

Ya ben hiçbir zaman ilişki ile alakalı kesin konuşulmamasi gerektiğini düşünüyorum. İnsan yeri geliyor tükürdüğünü yaliyor. Neyse.

Karşı cins ile istemem ama hemcinsi ile neden gitmesin ki?

Benim için sıkıntı, kıskanç ve evhamlıyım.

Sıkıntı olmaz ve olmamalı ancak bana kalırsa buradaki asıl durum eşlerden birinin üçüncü bir kişiyle eğlenmek istemesi.
Neredeyse 8 yıllık evlilikle devam eden 16 yıllık ilişkimde eşimi dahil etmeden plan yapmak içimden geçmedi ve bu durum eşim için de böyle ki şimdiye kadar hiç böyle bir teklifi geçtim imada bile bulunmadı.
Çünkü zaten eşimle birlikte eğlenmeyeceksek, "yeni" olanları tatmayacaksak neden birlikteyiz? Rutin hayatı paylaşıp ilginç ve yeni olanları kendi kendime ya da kankamla tadacaksam neden eşimle yaşlanmayı tercih ettim? Böyle bir plan kafamdan geçse en başta bu benim kendi kişiliğime yaptığım bir saygısızlık olur, ya da bunu açıkça kendisine söylerim, "artık seninle eğlenemediğimi düşünüyorum, o yüzden farklılık istiyorum hayatımda" derim.

Edit: yazmayı unutmuşum, 38/E

ben evliyim ve yurtdışında yaşayan arkadaşımla iki kez yine yurtdışında farklı bir ülkeye seyahat etmiştik. keşke tekrar gerçekleştirebilsek ama eşimin bakış açısı değiştiği için (!). ben yanlış bir şey görmüyorum. eşle de tatil çok güzel, en yakın arkadaşla da. (K)

evli bekar fark etmez isteyen istediği arkadaşıyla istediği yere gider. sevgilim/eşim gitse benim söyleyecek sözüm yok, ben gitsem onun olmaz, zaten ne alaka. çocuk değiliz, birbirimizin ebeveyni değiliz. yeni tanıştığı biriyle gidiyorsa da yine bir şey demem, çünkü ayrılmış olurum. k

içimden gelmez onsuz gitmek bu yüzden foolrules +1
ancak sorun da olmaz, gidebiliriz her türlü. 34/K

foolrules +1

20'li yaşların başında belki olabilir.
sevgililikte de belki 30'a kadar falan kabul edilebilir, bütçeler tutmaz, eşlik edilemez falan filan.

ama 30+ yaşta, özellikle evlilikte mecburi iş seyahati dışında "tatile" gidilmemeli diye düşünüyorum.
çok istisnai şartlarda, belki yurt içi olabilir de, yurt dışı olmaz.

Maddi duruma göre benim görüşüm değişirdi. Eğer kırk yılda bir böyle bir ihtimal doğduysa ve eşim de bunu arkadaşıyla değerlendirmek istediyse ciddi anlamda alınırım.

Ama yıl içinde birkaç kere birlikte tatile çıkabiliyorsak arkadaşlarıyla gitmek istemesi beni ırgalamazdı.

Romantik çekim potansiyeli olan biriyle başbaşa tatile çıkması benim için bir sorun, ister karşı cinsi olsun ister hemcinsi olsun. Hele ki bu yukarda bahsettiğim tarzda nadir ele geçen bir durumsa güven kaybı yaşarım ve altında başka sebepler ararım. Grup olarak gidilebilir.

Ama burada kritik nokta bence maddiyat. Sadece tatil için değil bu, o kadar maddi sıkıntı yaşıyoruzdur ki birlikte dışarda bile yemeğe çıkamamışızdır, eşim kalkıp arkadaşımla yemeğe çıkıyorum derse bu da beni üzer. En başta ben kendim bunu yapamazdım, böyle bir ortamda tutup da "bu akşam arkadaşla bir yemeğe çıkacağız" diyemem yani.

Kısaca, birlikte yapabildiğimiz şeyleri arkadaşlarıyla da yapmasının mahsuru yok. Ama birlikte yapamadığımız şeyler için sorun.

Cok olumlu bakiyorum, pek olumlu bakiyorum. Sürekli kic kica yasamaya gerek yok.

Sadece arkadaslarimla tatil yapmiyorum, hem aileyle hem arkadasla hem de partnerle ayri ayri tatil yapacak kadar tatil/izin gününe sahibim. Yilda 10 gün tatilim olsaydi muhtemelen sadece partnerimle tatile gitmek isterdim.

Partnerlerimin de arkadaslariyla tatile gitmesine karsi cikmadim. Karsimdaki iki günlük tatilde kicini basini dagitip güvenimi sarsacak seviyede ise, zaten o iliskideki tek sorun tatil degil.

birlikte eğlenmemeliyiz düşüncesine minicik hak veriyorum ama tam değil. sağlıklı bir ilişki için taraftaların kendilerini besleyecekleri çevreleri olması çok önemli.

ama sizi aldatıp aldatmaması sizden ayrı 2 gün geçirmesine bağlıysa izin verip vermemeye gerek yok diye düşünüyorum.

Seyahatle tatil arasındaki fark önemli tabi. İşi için başka bir erkekle seyahat etmesi gerekiyorsa ona karışacak halim yok. Ama onun dışında tatil kafa dinlemek için yapılan bir keyif organizasyonudur ve bir insanın ilişkisi varken başka bir karşı cinsle tatile gitmesini anlamam mümkün değil.

Yalnız başına gitmek isterse anlarım. Kafasını toplamak, kendine vakit ayırmak ister. Hepimizin ihtiyacı olur böyle şeylere.

Kız arkadaşlarıyla gitmek isterse anlarım. Hemcinslerle yapılan tatilin ayrı dinamikleri var, eğlencesi falan farklı.

Ama sevgilisi olduğu halde "böyle bir adam var ben bununla başbaşa tatile gidiyorum, sen gelme, ben onla gitmek istiyorum" gibi birşeyi anlayamam, o kadar geniş değilim.

Haber vermeden yapılan durumda zaten ilişki bitmiştir, o ayrı konu.

Beni tamamen salıp hiç umursamayıp evde bırakıp max annemin evine gidecek şekilde sadece kendi arkadaşlarıyla tatile hayatta gidemez, ne yurtiçi ne yurtdışı hiç istemem, yani alınırım kıskanırım, ilgi beklerim yani. Ama diyelim biz zaten beraber güzel bi tatil yaptık, sonra onun arkadaşlarıyla da güzel bi tatil planı gündeme geldi, okey eğer gerçekten gitmek istiyosa ve mutlu olacaksa sorun çıkarmam diye düşünüyorum. (Henüz evli değilim ama 3 ay sonra evleniyoruz, 6 yıllık ilişkimiz var, ben kadın tarafıyım)

Okudum okudum okudum, cevapların en az yarısına "Bak bu da haklı" dedim. Sonuç olarak @akhenaten +1 sanırım.

38k evli olarak cevap veriyorum. Temelde sorun yok, en yakın arkadaşıyla ya da (en yakın olmasına gerek yok) arkadaşlarıyla yaşayacağı deneyim farklı bir şey. Gidip Brüksel'de craft bira turu yapsınlar mesela, ben de başka bir zaman kendi arkadaşlarımla sırf müze ve kitapçı gezmeli nerd tatili planlayayım. Müze gezmekten çok hoşlanmayan eşimle sanat sepet odaklı tatil planlamak istemem, "Yok sıkılmadım" dese bile her girdiğim yerde ay sıkıldı mı acaba, çok mu oyalandım, çabuk çabuk bakayım da çıkayım derken hem o sıkılır hem de ben gezdiğim yerden bir şey anlamam.

Bu böyle ilk aklıma gelen örnek oldu, sonuçta her yeni şeyi beraber denemek zorunda değiliz çünkü aynı keyfi almayabiliriz. Birimizin sevdiği/denemek istediği şeyi diğeri neden kısıtlasın ki?

Edit: Bir keresinde "daha biz tatilimizi planlamadan sen niye başkalarıyla plan yapıyorsun" diye kavga çıkardığımı hatırladım. Benim için öncelik ikimizin planı, sonra ne istersek ayrı ayrı da yaparız.

Gitsin tabii. Hatta asıl evliyken gitsin, sıkılıyor insan bir yerden sonra, mesafe lazım.

Beyaz yaka 13.00'e kadar çalışır genelde. Yaygın.

Evet; uretim planlamaci, forwarderda calisan.

etrafımda cumartesi çalışan arkadaşım yok.

yazılım sektöründe cumartesi çalışan duymadım. fabrikalarda cumartesi öğlene kadar çalışmak yaygın ama mühendislere de.

son iki işyerimde de cumartesi mesai vardı. birinde yarım, şimdikinde tam gün. unvan : ihracat satış sorumlusu

benim etrafımda hiç yok. geneli bilgisayar mühendisi.

çevremde yok. beyaz yaka için yaygın olmadığını düşünüyorum.

Evet cumartesi çalışan bir sürü insan tanıyorum. IT sektörü daha şanslı gibi görünse de yeri geliyor akşam, gece, sabah falan bile çalışıldığı için diğer sektörlerden daha rezil bir durumda.

Çevredekilerin yaklaşık tamamına yakını cumartesi yarım gün çalıştırılıyor. İnsan sömürü malesef bizim ülkemizde normal görülen bir şey

80-90 kişilik italyan sermayeli bir kimya fabrikasında çalışıyorum. grubun italya, isveç, abd ve meksika'da da fabrikaları var ve en kötü çalışma şartları bizde. hafta içi 9-18, cumartesi 9-14:30 çalışıyorduk. en son herkes şikayet edince güç bela kaldırttık. ben sırf bu cumartesi yüzünden işten ayrılacaktım. insanlık suçu gibi geliyor bana cumartesi çalıştırılmak.

cumartesi yarım gün çalışmak inanılmaz verimsiz bir hadise. gereksiz.

Uretim ya da magazalar varsa calisilir.
Mesai para getiriyorsa patron 24 saat calismani ister.
Bizde gunde 3 vardiya vardi eskiden, haftada 7 gun durmuyorduk.

it gibi departmanlar cumartesi calismiyorum zanneder ama tuvalette bile teams'e bakar.
Bayram boyunca gunde en az 20 tane sorun maili gelmistir bana.

@rahio janick

Haftaiçi 8-6, haftasonu 8.30-3 çalışıyorum. Ne kadar stressiz ve görece rahat olsa da illallah ettim. Cumartesi öğlen - pzt sabahı arası 2 saat gibi hızlı geçiyor, haftanın tek günü rahatça uyuyabiliyorum. Böyle düzen olmaz olsun.

it elemanı olarak ayda 2 cumartesi saat 13:30a kadar çalışıyorum, cumartesi günleri yarım gün olduğu için yemek yok.

@garavel iyi de 45 saati doldurmuyor musunuz siz zaten? bir de sizinkiler gibi kan emiciler var işte. ben ihracat & ithalat sorumlusuyum bu fabrikada. benim birlikte iş yaptığım nakliyeci, gümrükçü, tedarikçi, müşteri vs. kimse çalışmıyor ama ben her cumartesi gelip gidiyordum.

dediğin gibi cumartesi öğlen ve pazar günü hemen bitip gidiyor ve insan haftayı kapatamıyor. ara vermeden hemen bir sonraki haftaya geçiyorsun. plan yapamıyorsun. yapılan planlara uyamıyorsun. içinden bir şey yapmak gelmiyor çünkü pazar günü dinlenmek istiyorsun.

biz geçen hafta perşembe cuma çalıştık ve benim için çok korkunç iki gündü, fabrikada hammadde kalmadı, italya'dan getirtiyorduk, bayramda da onların takibini yapıyordum, geldi - gelmedi, gümrüğe girdi - girmedi bir sürü saçmalık oldu, kısacası berbat bir haftaydı ama cumartesi - pazar kimse arayıp sormadı beni ve ben biraz da olsa kafamı boşaltabildim.

tldr; cumartesi çalışmayacağınız bir iş bulursunuz umarım en en en kısa zamanda.

@rahip janick ingiltere’deyim ve gelir gelmez bi işe girdim 7 ay oldu. Türk şirketi dememe gerek var mı bilmiyorum :) ortama alışana kadar biraz çevre yapana kadar dişimi sıkıyorum bir de ilk iş deneyimim o yüzden kozum veya seçim şansım yoktu. 7 ay bile çürüttü beni.

ingiltere'de türk şirketi olsa bile ingiliz kanunlarına tabi değil mi bu firma? orada çalışma saatleri standart diye biliyorum ben.

Bu arada Türkiye'de 8 6 çalışıyorsan haftalık 45 saati tamamladığın için cumartesi pazar tatil oluyor. Cumartesi öğlene kadar çalışan yerler hafta içi 6'da değil 4'te ya da 5'te çıkıyor. Sen normale göre fazla çalışıyorsun. Bu Türkiye'de bile! Normal değil. Bence karşılığını vermiyorlarsa başka iş bak.

60 saat yasal limit diye biliyorum ingiltere’de. Türkiye’de gerçekten 45 üstü yasal değil mi ? 45 çalışan cmt pazar çalışmıyor mu ?

Şok oldum :) burada etrafımdaki çoğu kişi 50+ çalışıyor haftada.

türkiye'de 8-18 çalışıp cumartesi de 12 ya da 13'e kadar çalışan firmalar da var.

ben geçen ay bir iş görüşmesine gittim evlere şenlikti.

maaşın %20'si elden veriliyor, 8-6 çalışıyorsun ama cumartesi de 13'e kadar çalışıyorsun. öyle garip bir yerdi. türkiye'de genelde tekstil fabrikaları böyle çalışıyor diye biliyorum.

Ben bir süre 7/24 vardiyalı çalıştım sonra ayrıldım. Çevremde de cumartesi yarım gün çalışan arkadaşlarım var.

Hukuk sektöründe ctesi çalışması yok. Yani yok denecek kadar az. Ama yapan yerlerin patronlarında "işçiye bu kadar maaş veriyoruz ctesi de gelsin çalışsınlar" diye psikolojik olarak kendilerini rahatlatma amacı var gibi. Anlamsız yani.

iş kanununa göre türkiye'de haftalık çalışma saati 45 olarak geçiyor. ama patronların keyfine göre bu saatler esneyebiliyor. sanırım yeterli denetleme olmadığı için.
ingiltere için çalışma saatleri biraz karışık geldi bana. misal:

tr.euronews.com

bir de haftada 4 gün çalışmayı düşünenler var onlara söyleyecek söz bulamıyorum:

tr.euronews.com

mühendis olup da cumartesi çalışmayan çok azdı benim gördüğümde. makinacı, elektronik mühendisi, elektrik mühendisi vesaire. ha ben hiç haftasonu çalışmadım türkiyede. yurt dışında da saatlik ücretin 2 katı ücret alarak çalışmıştım yaklaşık 1 sene.

bebek kıyafeti her zaman kurtarıcıdır

bir kere böyle bir hediye almıştım. bebeğin ayak izini çıkarıp tablo haline getirebildiğin bir set. içinde kil falan var sanırım. uzun zaman geçti üzerinden, nereden aldığımı bilemedim.

bizde genelde birleşip cumhuriyet altını vs. alınıyor. birkaç kişi birleşip ortak bir şeyler alabilirsiniz.

İstediğiniz miktarda e-bebek hediye çeki. İster kıyafet alır, ister üstüne para ekler oto koltuğu alır.

Para veya para yerine geçebilecek altın, ziynet eşyası vs. verilmez. Etik olarak uygun değil. Değer olarak makul, size kendini borçlu hissetmeyeceği ve sizin aranız kötüleşirse başına kakmayacağınız kıyafet gibi bir şey olur. Hatta daha iyisi birleşip bu hediyeyi almak.
Ben iş arkadaşlarımın bebekleri olduğu zamanlarda bir bebe sepeti yapardım. Yurtdışındaki samimi iş arkadaşıma da gümüş tatlı kaşığı göndermiştim.

ofisçe birleşip altın (gram veya çeyrek de olabilir kişi sayısına göre) veya e-bebek gibi bir zincirden bir kıyafet. Gerekirse ihtiyaca binaen değiştirilir.

Zara ve H&M'nin bebek kıyafetleri çok kullanışlı ve kaliteli. seçenek de fazla. güzel bir set oluşturabilirsiniz. ya da birkaç ay sonrası için oyuncak / ek gıda malzemelerinden (mama tabağı-kaşığı-suluk-termos vsvs )alabilirsiniz. benim de 1,5 yaşında çocuğum var, ilk zamanlarda neredeyse her şeyi eksiksiz hatta fazla fazla almıştık. ilk birkaç ay genelde kıyafet vs ihtiyacı pek olmuyor doğumdan önce çok fazla alındığı için. ama ek gıda dönemine geçişte (6 aydan itibaren) ilave olarak bir çok şeye ihtiyac oluyor. bütçe nedir bilmiyorum ama skip-hop ürünleri biraz yüksek ücretli ama çok kaliteli ve şıktır. en azından bu gibi durumlarda hediye konusunda kurtarıcı oluyorlar. termos/suluk/oyuncak/mama tabağı vsvs gibi ürünlerine bakabilirsiniz.

Bence altın tamamen gereksiz, çok yakın değilsen hediyeye gerek bile yok. Ben olsam koton veya ebebek mağazasına gidip 100-200 tl bandında bi şeyler alıp verirdim. Yeterli.

Onun dışında bebeler şu hışırtılı kumaş kitapları baya seviyolar ilgi duyuyolar, bence güzel ve klasiğin dışında bi hediye;

ty.gl


Şu mama setleri de çok şeker;

ty.gl

ty.gl

Kıyafet +1

Uğraştırıcı bir süreç değil, daha önce bir müvekkilim için başvuruda bulunmuştum, mahkeme kararı çok hızlı çıkıyor. Ama erişimin engellenmesi birkaç hafta sürebilir diye tahmin ediyorum.

Sikintili birine adresini ve telefonunu vermek istedigine emin misin?
Mahkemenin en kotu olayi bu zaten, direkt ifsa ediyor seni.

Alacagi ceza komik bisey olacakm

süreç çok basit, dilekçe vermen yeterli. ama sonuç ne, karşındakinin daha önceden bir cezası olmadıysa hagb olacak ve adam ceza almayacak, siciline bile işlemeyecek. boşuna uğraştığınla kalıyorsun. entry'i sildirirsin ancak mahkeme kararıyla tabii.

ilk olarak savcılığa suç duyurusunda bulunun. hemen akabinde, sulh ceza hakimliğine dilekçe vererek erişimin engellenmesini isteyin. erişimin engellenmesi kararı 1 ya da 2 gün içinde çıkar, çünkü ivedi işlerdendir.

karar çıkınca hakimlik ekşisözlük'e müzekkere yazıp söz konusu entrynin kaldırılmasını isteyecek.

suç duyurusu kısmında, savcılık ekşisözlük'ten bu entryi yazan kişinin bilgilerini isteyecek. IP ve benzeri teknik tespit yapıldıktan sonra kişinin adresi tespit edilecek. ardından bu kişi ifade vermeye çağrılacak.

bu suç uzlaştırmaya tabi olduğundan, dosyanız uzlaştırmaya gönderilecek. bu aşamada maddi ya da başka bir talepte bulunabilirsiniz (mesela nickaltıma özür yazısı yazılsın gibi.)

bu kişi uzlaşmayı reddederse yahut uzlaşmayı kabul ettiği halde bu talebi yerine getirmezse hakkında kamu davası açılacak. eğer gerçekten küfür varsa, %99 ihtimalle hagb alacaktır. tabi daha önceden hagb'si varsa ve 5 yılı henüz dolmadıysa bu kişinin sıçtığının resmidir. en zevkli kısmı da burası.

peki burada bitiyor mu? bitmiyor elbette. bu kişi aleyhine manevi tazminat davası açabilirsiniz.

kolaylıklar dilerim. ne kadar uzun sürerse sürsün, hakkınızı mutlaka arayın. böyle tiplere meydanı bırakmayın.

karşılıklı bir kavga var sanırım. nickaltına yazan adamı gördüm. mahkeme kararıyla kesinlikle sildirirsin fakat ilerisine gidersen senin de canın sıkılabilir geldi.

ayrıca bir kere daha şikayet et ve not olarak savcılıkta suç duyurusunda bulunacağından bahset.

Dava açman mümkün. Yalnız o kişiye sen de bir şeyler demişsin. O da sana dava açarsa sen de ceza alabilirsin. Ava giderken avlanırsın kısaca.

@gottacatchemall, çok teşekkür ederim bilgi için. Peki kimliğin ifşası olayı doğru mu?

kimliğin ifşası derken, onu anlamadım.

Sevdiği bir filmin orijinal afişi ya da posteri olabilir. Orijinali yoksa bile bastırıp çerçeveletebilirsin.

sevgiliniz kadin kisisi sanirim. Tablo, poster+1 boga burcuysa kaliteli bir seyler yapmaya calisin. ben olsam incecik altin bileklik(14 ayar falan) boyle bi seyler varsa 1000 liraya onu tercih ederdim. veya saat

Hediye amacı ne, doğum günü mü ya da sevgili olduğunuz tarih mi, içinizden mi geldi...

1000 liraya iyi bir ayakkabı alınabilir. Güneş gözlüğü alınabilir. Kulaklık da olabilir.

Kitap seviyorsa kitap seti oluşturabilirsiniz.

Özel basım kitaplar olabilir.

Oyun seviyorsa oyun hediye edebilirsiniz.

1000 liraya bir sürü şey alınabilir.

Poster çok basit olur. Sonuçta bir kâğıt parçası.

Tasarım takılar satan internet sitelerini bir inceleyin. İnternette bir sürü var. Şunun gibi mesela:

(git: artucky.com)

Bu sitede Klimt, Van Gogh gibi ressamların tablolarını küçültüp takı yapmışlar, bunun film versiyonu da vardır mutlaka, aramaya inanmak lazım.

Hem çok basit değil, hem çok pahalı değil, özel, mutlu edecek şeyler.

Sevgiliniz eğer figür tarzı şeyleri seviyorsa, sevdiği bir film karakterinin figürü olabilir. Atıyorum Harry Potter çok seviyorsa onun figürünü alın.

Ben şahsen manevi hediye vermeyi de almayı da hiç sevmem, sevgiliniz de öyle biri mi yoksa manevi hediyelere mi değer veren biri?

Eğer manevi hediyeye değer veriyosa sosyopix diye bişiy var, o kişinin instagrama yüklediği fotoğraflardan bazılarını seçiyorsun sanırım 15 - 20 tane. Onlara gönderiyorsn, onlar da küçük kağıtlara basıp güzelce kutulayıp gönderiyor. Bu tarz bi şey önerebilirim. Bunu yıllar önce bir arkadaşımıza almıştık hala böyle romantik şeyler var mı bilmiyorum varsa ve manevi hediye seven biriyse yapılabilir muhtemelen uygun fiyatlıdır.

Maddi hediye olaraksa;

-sevdiği bir şarkıcının konser biletini alabilirsin (bu aralar varsa) tahmin ediyorum 1000 tl altında bulunabilir.
-sevdiği bi oyuncunun devam eden tiyatro oyunu varsa ona götürebilirsin.
-grupanya tarzı bi yerden hamam+sauna+kese köpük filan gibi bi etkinlik alabilirsin hatta çift olarak gidersiniz güzel etkinlik olur.
-polaroid fotoğraf makinesi alabilirsin.
-çok klasik ve banel de dursa bence ayakkabı çok güzel bi hediye. Çünkü ihtiyacı varsa onu maddi bi yükten kurtarmış oluyosn, ihtiyacı yoksa da kim fazladan 1 ayakkabısı daha olmasını istemez ki.

Not: Ne aldığını da yaz sonra bize, bimde ne tepki verdiğini, bize de fikir olur.

mubi üyeligi?

sevdiği bir filmde veya dizideki bir mekanın/ikonik bir şeyin maketi/replikası. mesela ben şöyle bir hediye alsaydım kafayı yerdim: seinfeldsetreplica.com bu tarz sevdiği bir şeyleri yakalamaya çalışın.

İyi bir sanatçıya parayı basıp bir ex libris tasarlatabilirsiniz

Hiç yok diyemem ama çok kolay hissettiğim bir şey değil. Kişiden çok kişiyle birlikte yapılan aktivite ya da kişiyle beraberken hissedilen şeyleri özlüyorum bence. Benzer şeyleri başka biriyle ya da başka bişey yaparken hissedersem tatmin oluyorum, bu yüzden galiba kişiyi özlemiyor gibi hissediyorum.

Bu üzerine düşündüğüm ve memnun olmadığım bir konu. Duruma ayak uydurma konusunda fazla esneğim sanırım. Birini bir sebepten göremiyorsam bunun üzerine düşünmeyip önüme baktığım için özlem doğuracak hislerin önünü kapatıyorum galiba.

Bunun bir diğer kanıtı da şu ; özlemişsem bile bunu o kişiyi tekrar görene kadar anlamıyorum. Gördüğüm zaman ya da bahsettiğim özlediğim ortak hissi yaşayınca fark ediyorum özlediğimi.

Özlem eşiğim de yüksek oluyor haliyle. Manitacılık işlerinde çok sıkıntı oluyor, yeni beraberliklerde rutin dışı bir ayrı kalma olunca, atıyorum 10 gün 15 gün; özledin mi deniyor buluşunca, haliyle yok özlemedim diyemiyorsun. Başıma çok geldi böyle, normal insanların özlem duyduğu zaman sen duymayınca kötü hissediyorsun.

dehb olanlar genelde uzaktakiyle ozlemek gibi bir bag kurmaz cok fazla. yakininda ve sikca gordugu kisilerle bag kurar. o tarz bir sey mi acaba soru

Anam,Babam,Kardeşim dahil özlemiyorum, özleyemiyorum yani içimden gelmiyor.

Ben de bundan 8 ay evvel @jen gibi hissediyordum. Ailemin yaşadığı şehirde iş bulunca evlenene kadar onlarla vakit geçirmek için memlekete geldim. Sonra baktım ki aile bireylerim ile ilgili düşüncelerim hiç hayallerimdeki gibi değilmiş. Ben onları kafamda hep çok güzel yerlere oturttuğum için özlediğimi sanıyormuşum.

Çocukluğumun geçtiği ve kendimi çok mutlu hissettiğim mekanlara çok derin özlem duyuyorum. Ama insanları hiç özlemiyorum. Sadece nişanlımı özlüyorum. Onun dışında ailem dahil hiç kimse bana mutluluğu vadetmediği için özlemiyorum. Mesela bi kardeşim başka bi şehirde yaşıyor. Hiç anlaşamayız ve görüşmeyiz, özlemiyorum.

Ben de ailemden ve arkadaslarimdan ayri bir ulkede yasayan biri olarak, onlarla birlikte olmak mumkun olsun ister miydim? evet. "Ah ah burnumda tutuyorlar" diye dusunuyor muyum? Hayir.

Mümkün,bilen biliyor. Değişik bir şey. Her tatmini tutmayabilir ama tutanlar olacaktır.

Geleceğe dair umutsuz şeyler söylediyse gerçekten medyumdur, inanabilirsin. Bi falcı verdiği kötü haberler kadar falcıdır...

Falcı değilim ama bazen gevezelik olsun diye fal bakıyorum, birini gördüğünüz zaman sırf duruşundan, bakışından bile az çok ne karakterde bir insan olduğunu anlıyorsunuz. Sonra buna uygun bir şeyler söylemeye başlıyorsunuz, karşınızdaki kişinin harikulade bir pokerface'i yoksa da zaten verdiği tepkilerden detaylara indikçe iniyorsunuz.

Fal dışında da insanlar genelde anlatmak isteyip anlatamadıkları duyguyu,ruh halini vs tarif ettiğimde "hah evet evet evet işte bunu diyorum" moduna geçiyor.

Halbuki tek yaptığım herkesin yaşadığı şeyleri başka başka sözcüklerle anlatmak.

Gerçi gerçekten insan sarrafı olan falcıların bir kısmı kendileri bile inanıyor sanırım başka bir çeşit güçleri olduğuna.

Gerçek şu ki siz gidip her dediği doğru diye ayılıp bayılırken, bazıları gidip "ehh, yani" deyip geçiyor bazılarıysa ne saçmalıyorsun paramı geri ver diye çemkiriyor. Her zaman tutturamazsınız sonuçta.

Aynı falcıya uzun bir süre sonra tekrar gidip gerçekte olmadığınız bir kişilikte davranın ve söyledikleri karşısında nötr kalmaya çalışın. Farkı anlarsınız :d

akhenaten +1 çok güzel yazmış. gözümle şahit oldum ve yaşadım.

çocuklugundan detayları bilmesi normal. anlattıklarından, durusundan, konusmandan, vs anlaşılır, ben de tahmin ederim

çocuguna koymak istediğin isim ise kesin baş harfini son harfini falan sorup öyle bilmiştir.

Var böyle şeyler. Öyle karşıma geç sana bakayım da tahmin edeyim falcıları denk gelmiş arkadaşlara, cafelerde 10 liraya bakıyorlardı bi dönem.

Fizik dünyanın ötesinde başka kapılar var. Son senelerde çok hızlı yaşadığımız için böyle şeyler saçma geliyor tabii.

Cinler kulağına fısıldıyor. Esaslı falcıysa.

Benim de başıma böyle bi şey gelmişti bundan yaklaşık 6-7 yıl filan önce. Kardeşimin ismini filan bilmişti falcı. Aşşırı korkmuştum ben de.

Geleceğe dönük olarak baya bişiler söylemişti hepsini aklımda tutamadım ama mesela şey dedi "kendinden büyük yaşta biriyle evlenceksin ve çok uzun boylu" demişti. Şu an nişanlımın özellikleri böyle değil. Yani geçmişle ilgili şeyleri bildi ama geleceği bilemez bence. Cini bile olsa bilemez. İslamiyetteki inanış geleceği allahtan başka hiçbir varlığın bilemeyeceğini söyler.

Arkadaşlar cold readingten ve verdiğim tepkilerden dolayı bildiğinden bahsetmişsiniz ama Ben ağzımı açmadım sadece WhatsApp‘tan fotoğraf gönderdim sonra o beni telefonla arayarak anlattı.

Çocuğun ismine gelince, yaygın bir isim değil. Direkt çocuğuna x ismini koymak istiyorsun. İkincisi de kız olacak dedi.

Ben şokkk. Dediğim gibi özellikle karakterimi ve kişilik özelliklerimi anlamasın diye bunu belli etmemeye özen gösterdim.

fotoğrafını internetten aratıp sosyal medya hesaplarına göz atmış olabilir. eğer gerçekten de geleceği tahmin etme yeteniğin olsa "şöyle bir şey gelecek başına, şu tedbirleri al" gibi işe yarar bilgiler vermeye çalışmaz mısın?, çoçuğun ismini bilsen ne bilmesen ne, hicbir faydası yok bu bilginin.

Gerçekten bazıları kimsenin tahmin edemeyeceği şeyleri bilip insanı şaşırtabiliyorlar, kimseye bahsetmediğin bir hastalık da olabiliyor ya da kimsenin bilmediği geçmişte yaşanmış bir şey de.

Buna bizzat şahit olmuşluğum da var özelden spesifik olarak ayrıntı verebilirim.

Yalnız şuna çok dikkat edin, geçmişi ve ya şu anki gizliyi bilmesi, gelecek hakkında söylediklerinin doğru çıkacağı anlamına gelmez.

Gelecek hakkında söylediklerinin çoğu sallama olacaktır, tutan da olabilir tutmayan da. Kendinizi kaptırıp da sürekli fal baktırıp gerçeklerden uzaklaşmayın.

İnançlı biriyseniz günah/haram olduğunu bilin.

Bence bütçenize uygun bir LEGO Duplo seti çok iyi olur. Minimum 3-5 yaşına kadar kullanır. Gram altın çok diyorsanız 300-400 liralık ebebek hediye çeki de olabilir.

Ya bence iş dışinda görüşmüyosan kesinlikle öyle büyük bişe alma. Gir kotonun sitesinde 2-3 parça zıbın mıbın seç. 100-150 tl filan yeter. Ev adresine kargoyla yolla bitti gitti. Hiç öyle büyük bişe almana gerek yok hele de altına hiç. Yakın akrabalar bile almıyor.

Hediye alman daha mantıklı. "görünce aklıma geldi, almak istedim" dersen kıymete de biniyor. düşünmüş, seçmiş, alıp getirmiş, zahmet etmiş oluyorsun.

altın ya da para göndermek gereksiz. çoğu samimi arkadaş bile kıyafet alıyor. 200 liraya kral bir zıbın takımı alırsınız. ya da montesori diye kakalanan herhangi bir obje, kadınlar seviyor öyle şeyleri. eğer hediye verecek kadar görüşmüyorsanız, arayıp tebrik etmeniz yeterli bile. çocuk hediyesi çok samimi akraba ve aile içinde bir şey.

Paranın bir kısmını vadesizde tutuyor anladığım kadarıyla. Hepsine faiz alamıyorsun.

Ben 2 senedir 100-200 bin lira kadar para tutuyorum burgan'da. Sıkıntı olmadı.

Biz de bir ara burganı kullanmıştık, 6ü bin civarı para koymuştuk, 3-5 ay dediğiniz gibi yüksek faiz aldık. Sonra günlerden bi gün nişanlımı biri aramış ben burgandan arıyorum diyerek ama böyle bankanın resmi numarası değil, normal bi cep numarası. Sonra bişiyler demiş filan şimdi hatırlamıyorum. Nişanlım da şüphelenmiş baya, sonra tak diye kapatmış telefonu. Bankanın resmi numarasından aramış geri, şahıs numarasından arandığını söylemiş, biraz önce arayan siz miydiniz diye. Banka da kontrol etmiş, hayır biz aramadık demiş. Biz de güvenlik açığı olduğunu düşündük parayı çektik ordan.

Ama çekmeseydik de bişi olmazdı diye düşünüyorum çünkü diğer bankalarda da zaman zaman oluyor galiba bu tür şeyler.

En azından KKM hesabı açın hocam. O da %17 veriyor ama en azından riskin birini tolere etmiş olursunuz.

Mantıksız. Mezarın gösterişli olmasını ben şahsen sevmem. Şehirler arası mezar fiyatlarında farklar olur ama şu an maks 10bine minimalist bi mezar yaptırabiliyor olmanız lazım.

2-3 bine sade bi şey yaptırın bence de, ben de mezar taşının gösterişli olmasını abes buluyorum. (Biz dedeminkini 10 ay önce 2 bine mi ne yaptırmıştık sade bi şey)

Mantıksız.

Nice gösterişli kabirler vardır ki içindekiler azap çeker.. sözünü okuduktan sonra sade normal olması konusunda kararım iyice arttı.

mermer varsa içinde, fiyat normal

izmir'de anneme yaptırıyoruz 6bin.

ölüler mezarda yaşamıyor ama işte...

başkasına çok değil, kendimeyse gelecekte bakacağız. altın piramit bile yaptırırım nic cage gibi

Bunun bi standardı yok bence. Benim tavrım şu; çok çok yakın arkadaşıma çeyrek, çok yakın olmasa da uzun zamandır tanıdığım ve beraber güzel anılarım olan üniversiten arkadaşıma gram, işyerinden tanıdığım kişiye bazen 150 bazen 200 tl para. Altını ancak aile takar hele ki bu devirde altının çok pahalı olduğu bir zamamda.

Tabi ki sizin statünüze de bağlı, çevrenizde zengin olarak bilinen tanınan veya işyerinde yönetici pozisyonundaysanız rakamı arttırabilirsiniz. Mesela 200 değil 500 takarsınız.

Ekleme;

İlla altın alayım bana dönüşü de altın olsun derseniz yarım gram diye bişi var, tahminen 450 tl filandır, onu alın bence.

ben 200 takardim uzulerek. eger varsa 200-200 gibi de olur.

kız arkadaşını tanıman, ona da para takmanı gerektirmez. zaten sırada beklerken göz atarsan, çok sayıda para takan olduğunu da göreceksin. sadece arkadaşına 200 tak, hiç de ayıp olmaz.
en son düğüne gittiğimde taktığım az mı olur derken kankaları birleşip bir çeyrek takmışlardı, amcanın 100 taktığını görmüştüm de içim rahatlamıştı. altın falan fazla bu ilişki için. bana güvenin.

eğer içiniz hiç rahat etmeyecekse alternatifli gidin, yakın akrabalardan sonra neler takılıyor görürsünüz zaten. ortalama bir şey takarsınız.

Bu isim standardı yok +1. Gönlünüzden ne geçiyorsa onu takin ki durumunuz yoksa zaten insanlar anlayışla karşılar.

Düğüne tek katılacaksanız 200 olabilir ama iki kişi iseniz yiyip içip 200 takmak çok az. 400 lira takın bence. Altın pahalandı ise düğün masrafı da pahalandı bu takının amacı da birlik destek olduğuna göre? bir kişi ağırlamanın maliyeti 200 lira vardır bu devirde adamın sizi ağırlama masrafı çıksın en azından :)

doktora gitmen lazım kendin temizleyemezsin. acılı bir işlem de değil.

cay kahve yapiyor onlari sigara icilmese bile. disci temizleyecek siz bir sey yapamazsiniz.

Ben daha önce defalarca temizlettim. Yılda 1 filan temizletmek iyi oluyor diş taşları filan gidiyor. Pandemiden 1 ay önce 150 tlye yaptırmıştım. Ortalama bi yerdi. 4-5 ay önce de ortalama üstü bi yerde 300 liraya yaptırdım.

Temizlettikten sonra 1 hafta 10 gün hassasiyet oluyo soğuk sıcak şeylere karşı sonra geçiyor.

Bana da şey demişlerdi 1 kez yaptırınca hep yaptırman gerekiyo filan dediler ama ben takmadm zaten yılda 1 yaptırmayı seviyorum çok güzel oluyo dişlerim tertemiz oluyo.

Refikayı filan izle, triliçe ile ilgili video var mı bilmiyorum da, onun gibi işin tekniğini anlatan şefler püf noktası veriyor.

Bunu dök de 1 hafta filan sonra teknik araştırıp yeniden dene.

Dr oetker’in karışımı var baya iyi ve kötü olma ihtimali neredeyse yok

Taze olmayan yumurta bu kokunun en büyük sebebi.
Diğer sebep fazla pişirme oluyor genelde, özellikle tatlılarda hamuru fazla pişirince kokuyor. Isıya fazla ve uzun maruz kalınca sülfür yayıyor yumurta içindeki proteinler.
Bikaç damla limon suyu da fayda sağlıyor.

@Bruce tarife gore cok daha az pisirdim aslinda. Kabartma tozunun uzerine de limon suyu sıktım. Bu da annemden ogrendigim bi yontemdi. Onumuzdeki trilecelere bakicaz artik.

Eşinizi bu yüzden yormazsınız, iyileşmek için hiç bi çaba göstermediğinizde yorarsınız bence. O konuyu boşverin bence.

Ben de yıllar evvel takıntıdan dolayı psikiyatriye gitmiştim. 3-4 ay kullandım hiç bi şey düzelmedi. Doktora söyledim o da ilacı değiştirelim dedi. Ben de "ben deney tahtası mıyım sorun neyse o ilacı verin" dedim. O da bana "psikiyatri öyle bi alan değil, hastaya uygun ilacı deneye yanıla bulursunuz ve bu bu en az 6 ay sürebilir" dedi. Sonra benim sorunum çok basit ve hayatımı çok etkileyen bi şey olmadığı için ben de bıraktım ilacı milacı.

Ama ilacı bırakınca anladım ki, o ilacı içince hiç bi şey değişmiyor gibi gelse de aslında mesela o araba konusunu günde 30 kere düşünüyosan ilaçla ve telkinle 10 kez düşünüyosun gibi oluyo.

Tabi ki sonsuza kadar ilaç kullanacak değilsiniz ama 6 ay -1 yıl kadar kullanıp en azından olayın ilk sıcaklığı geçtikten sonra azaltarak bırakırsınız.

Ben de geçenlerde işimle ilgili bir konuda problem yaşadığım için kafayı yiyecek gibi oldum ve işi bıraktım. Yaşadığım sorunu günde 30 kez düşünüyodm başlarda. Kimle konuşsam bana endişe etmemem gerektiğini söylüyolardı ve bu söylemler bana hep beni geçiştirmek için söyleniyormuş gibi geliyordu. Sonra benim gibi takıntılar ve endişe bozukluğu olan bir arkadaşımla konuştum. Bu kişi aynı zamanda meslektaşım olduğu için bilgisiyle de destek oldu. O görüşme ile ve zaman geçtikçe günde 5 kere düşünmeye başladım. Bi de bana o konuyu hatırlatacak şeylerden olabildiğince uzak durmaya çalışıyorum. O konuda hiç haber twit veya makale tarzı şeyler okumuyorum. Size de tavsiye ederim. Sorun yaşadığınız konuda teknik bilgisi olabilecek ve sizi rahatlatabilecek kişilerle konuşabilirsiniz, sizi endişelendirecek tatsız şeylerden de uzak durmaya çalışabilirsiniz. Bence bunlar çok normal şeyler hepimiz bazen bazı konularda çok endişe duyabiliriz ama önemli olan bunu aşmak için içimizde istek olması. Geçmiş olsun, her şeyin düzeleceğine inanalım her zaman.

Çeyrek gibi duruyo.

Kulplu çeyreğe çok benziyor. Tabi ağırlığı da önemli.

gramlarin uzerinde gramaji yaziyor genelde ve boyle yuvarlak olmuyor. bu ceyrek olsa gerek. kuyumcuya sorun anlayamadiysaniz.

Çeyrek altın bu. Gramın üstünde 1 gram yazmıyor yanlış bilgi.

www.darphane.gov.tr

bu kulplu çeyrek altın işte.
gramlar yuvarlak da olabiliyor ama kulplu olmuyorlar ve ortalarında bu şekilde atatürk baskısı ve etrafında deseni vs. olmuyor.

eğer fotoğraf büyüklük konusunda yanıltıyorsa belki yarımdır.
ama gram altın değil yani.

linkler açılmıyor ama üzerinde atatürk varsa ve yarım olmayacak kadar küçükse o çeyrek altındır. üzerinde atatürk olan, yani darphane tarafından basılan ve "cumhuriyet altını" denilen altınların çeyrekten küçüğü yok.

gram altının üzerinde gramajı yazıyor. dikdörtgen veya yuvarlak olabiliyor ve de çoğu zaman ambalaj içinde oluyor. belki çeyrek havası vermek için kulplu yapıp ambalajsız üretileni de vardır ama o cumhuriyet altını değildir, üzerinde atatürk falan da yoktur. altının üstüne atatürk'ü darphaneden (yani devletten) başkası basamaz.

Şöyle söyliyim, bugüne kadar 2 işyeri tecrübem oldu, ikisi de kalabalık ofislerdi, garip bi şekilde her yerde en az 1 arıza tip oluyor. Ve bence çalışmak sadece ortamda işin gereğini yerine getirmekten ibaret değil, ortamı da psikolojik olarak yönetmek de bunun bi parçası.

O yüzden üzülme MEYVE VEREN AĞAÇ TAŞLANIR ARKADAŞ. ben bana arıza çıkaran insanlarda hep bi ego problemi hep bi aşşalık kompleksi gördüm. Senin daha iyi iş çıkarman bile o insanların içten içe sana gıcık gitmelerine yeter. Yani sen "ben bunları hakedecek naptmm .s" diye düşünme sakın.

Yukarıda dediğin gibi ortsk etkinliklere katılmaman senin açından sorun olmayacaksa katılma, olabildiğince uzak dur. Ama ben olsam mail filan atmazdım. Kendi hallerinde bok çukurlarında debelenmelerini izlerdim. Ama bana laf sokulduğunda da altta kalmazdım yoksa aşırı üzülürsün "neden sustum neden şöyle şöyle bi cvp vermedim" diye.

Öncelikle hocanın laf sokması bir iletişim engeli ve bunu bir daha yaparsa onu açık ve net konusmaya davet edebilirsin. Çizdiğin sınırı anlayacaktır. Ne kadar hiyerarşi olsa da siz iş arkadaşısiniz, kendi gözünde o hiyerarsiyi cok büyütme.

Diger yandan paylaşımını okurken bi görülme ve takdir edilme ihtiyaci da sezdim ki bu cok insani. Bunu iliskisel bi yerden bekleme. İş yerinde iliskisel kurusal samimiyetler patlama riski en yuksek olanlardir. Ama üretilen, yapilan ortak iş üzerinden kurulan samimiyetler hem daha doyum getirir hem de daha kalıcıdır. Bence de gündemini baskalarinin ihtiraslarindan uzaklastir ve işine odaklan. O suni samimiyetler bi günde bozulabiliyor. Is yerinde guvenilen olmak, sevilen olmaktan daha iyidir.

İş hayatında bir yandan seni rahatsız eden olayları dile getirmek ihtiyacında oluyorsun ama diğer yandan da maalesef bazı durumlarda yağcı kişiler sayesinde sorun çıkaran kişi gibi de gözükebiliyorsun. Bence bundan sonra yapman gereken hem o kişiyi, hem de hocam dediğin kişiyi gözünde çok büyütmemek. İkisiyle de arana mesafe koy ve iş dışında profesyonelce konuşmak. dışında hiçbir şekilde görüşme. Mail atarsan bu işi ne kadar önemsediğin şeklinde bir kani oluşacaktır ve Konuyu uzatan taraf olarak bir etki bırakacaksın.
Ben mail atma derim ama gerektiğinde tersle hepsini ve hocan laf sokma gibi pasif agresif tepkiler de bulunursa bunlar karşısında da kesinlikle alttan alma ve konuşmadan tartışmadan çekinme.

www.kanver.org

"Bağışlanan tüm kanlar, Hepatit B, Hepatit C, AIDS ve Sifiliz (Frengi) infeksiyonları yönünden test edilir. Kullanılan cihaz ve kitler kan bankacılığı alanında gelişmiş Avrupa ülkelerinde kullanılan cihaz ve kitlere eşdeğer standarttadır.

Hepatit B, Hepatit C ve AIDS testlerinde "MikroElisa", Frengi testinde ise TPHA yöntemleri kullanılır. Hepatit B için HBsAg; virüsün yüzey antijeni ve Hepatit C ile Frengi için bu infeksiyonlara özgül antikorlar (mikroorganizma ile karşılaşmış olan kişilerin kanında bulunan biyokimyasal madde), AIDS için hem antijen hem de antikor taraması yapılır. Bu testlerin sonuçları çıkıncaya kadar, kan bileşeni hazırlama biriminde elde edilmiş olan kan bileşenleri karantinada bekler."

Ben bununla ilgili bir haber okumuştum uzun zaman önce. Adamın biri böbrek nakli oluyor, ameliyatta kızılaydan kan veriliyor. Ameliyat çok başarılı geçmesine rağmen adam 4 ay sonra ölmüştü. O dönemin yetkilileri yargılanmıştı ama sanırım @anon1m'in dediği testler yapılmasına rağmenkuluçka dönemindeki bulaşıcı hastalığı tespit etmek mümkün olmadığından beraat etmişlerdi. Haber şu olabilir;

www.google.com

Hocam çok büyük ihtimalle zaten sizi mr çekimine yollayacaklar. Ben de ilk başta bir ilçe hastanesindr ortopediye gittim sonuç, miyalji diyip postaladi. Biliyorum ki bu miyalji falan değil bir bok var. Bu sefer eşeğimi sağlam kazığa bağladım beyin sinir cerrahi aldım bölge eğitim Hastanesi'nde direkt mr istedi sonuç fitikciklar. Büyük bir hastene ise öyle ya da böyle mr görürsünüz.

Bence de beyin doktorunun işidir bu.

muhtemelen fitik bu o yuzden annenizi dinleyin derim.

sağ olun arkadaşlar, sıra alacağım muhakkak, ağrım biraz daha arttı ama hayırlısı...

Fiziksel tıp ve rehabilitasyon daha uygun.

Bu bir şey değil neler oluyor daha. Ne istediğini bilmeyen, dışarıda kahvesini içerken dinleyecek birini arıyormuş işte. Kahve de sendense oh mis.

sadece cok konustuguna dair bir veri var elimizde, sadece buna dayanarak mi dusundunuz bulusmanin kotu gectigini? hic konusmayip bos bos baksa daha kotu olurdu sanki?

buyuk ihtimal cok heyecanliydi belki oncesinde bir kac icki icti ve cok konustu. Ben sorum goremedim

O bence en başından beri sizi arkadaş olarak gördüğü için bu şekilde davranmış. Siz ise hoşlanma açısından değerlendirdiğiniz için beklentinizin kurbanı olmuşsunuz. Hep böyle çok konuşur musun gibi bir şey deyip tepkisini görebilirdin.

Sen ne bekledin ki? Kahve içmek ve konuşmak için buluşmadınız mı zaten? En çok hangi rengi seversin mi dicekti? Ya da doğrudan yatakta mı uyanacaktınız? Lan erkekler siz nesiniz böyle ya?

Kız kendince, kendi yaşamında önemli gördüğü şeyleri anlatmış sana işte.

Heyecanlanmış olabilir.
Olmamışsa da olmamıştır. Çok üzülme.

Hayatının ennnn kötü ilk buluşması buysa çok şanslısın ayrıca.

yara bandı buluşması
ya da gerçekten beğendiği için hevesli olabilir

Heyecandan olabilir +1
Ayrıca ben bi sorun göremedim.
İki taraftan birinin diğerini beğenmemesi vs gibi durumlar daha kötü.
Ya da fotolarda gördüğün kişiyle alakasız birinin gelmesi (makyaj,shop vs olayları).
Ben bunu yaşadım. Hissetiklerimi anlatamam.

O yüzden bem siizn olayda bi sıkıntı görmedim. Yerinde olsam, yarın bi msj atıp onu yoklardım. O da istekliyse ikinci buluşmada durumlar daha net belli olur.

Ben daha absürd ve kötü bir hikaye bekliyordum sıradan bir date olmuş sadece senin hayal ettiğin gibi olmamış

İzmit'e hızlı tren var. Marmaray hattına giden herhangi bir ulaşım aracı ile gidip sonra hızlı tren biletiyle izmit'e çok daha rahat gidersin.

Diğer nır seçenek de Şehirlerarası Otobüs Terminalinden gitmek.

İst. Havalimanından saat 17.45 de kalkan H-9 isimli otobüse binceksin. Kocatepe durağında inceksin. Kocatepe durağı Zeytinburnu metro durağı ile aynı yerde. Otobüsten inip metroya binceksin. Zeytinburnu durağından 4 durak sonra Otogar durağı var. Otogardan izmite saat başı veya yarım saatte bir otobüs vardı bildiğim kadarıyla.

(Bu yolu ben hiç bizzat denemedim ama istanbul ulaşımını bildiğim kadarıyla tutar bu yol, tek sorun bagajın varsa biraz zorlanabilirsin ondan in ona bin yaparken.)

Ekleme;

Otogar dediğim yer esenler bu arada.

Yok illa sabiha gökçene gidicem dersen de şu yol olabilir;

Yine ist havalimanından kalkan H-2 isimli iett otobüsüne binceksin. Mecidiyeköyde inceksin. Metrobüse binip anadolu yakasına geçiceksin. Uzunçayır durağında inceksin. Uzunçayırdan geçerek sabiha gökçene giden e11 isimli iett otobüsüne binceksin. Som durak sabiha gökçende inceksin.

H-2 nin kalkış saatleri ve güzergah;

iett.istanbul

H-9 kalkış saatleri ve güzergah;
(H9 hafta sonları yokmuş)

iett.istanbul

Yatsan > işbir > diğerleri

Biraz daha pahalıdır ama mümkünse ilk tercihin yatsan olsun. O olmazsa işbir yatağa bak kesinlikle.

güncel fiyatlara bakmadım, mevcut yatağım:
viskolove.com

bellona var gayet iyi durumda ama visko çok darlıyor beni.her yerden kavraması sıkıyor bir süre sonra iyi düşünün.

Güncelleme;

Bu yatağı aldık;

www.isbiryatak.com

Tavsiyeler üzerine önce yatsana gittik, yatsan çok güzel yataklar gösterdi ama paramız yetmedi. Bellona ve istikbale gittik, onlar visco yataklarını mağazalarında bulundurmuyolar ve almamanız için yönlendiriyolar, kas ağrısı yaptığını söyledi bellona çalışanı.

En son işbire baktık, en çok ilgilenen onlar oldu. Bellona filan gibi yerlerdekiler çok anlamıyolar yatak işinden, sadece yatağın hangi maddeden üretildiği gibi teknik detaylarını söylüyolar. İşbir kaliteli uykuya odaklanmış, daha çok visco çeşidi var. Kilonuza göre yönlendiriyolar. Biz zayıf olduğumuz için yoğunluğu daha az olanı almış olduk.

Bi de visconun da orijinali filan oluyormuş, işbir orijinalmiş ama başka markalarda öyle olmayabiliyormuş ve o zaman da alanlar pişman olabiliyormuş. Örneğin çökme oluyormuş 2-3 yıl içinde.

İşbir 10 yıl garanti veriyor çökme yapmayacağına dair. Alacak olan varsa diye açıklayayım dedim. Selamlar sevgiler.

evet

Kapalı pakette direkt gün ışığına maruz kalmıyorsa bozulmayabilir ama bozulmasa da o 60 gramlık hindi fümeler kanserden başka bi şey değil

Bence de bozulur ya ben olsam yemezdim. Bi de nerde oturduğunuza da bağlı gibi, hava çok sıcak değilse belki de bozulmaz.

bozulabilir. renginden anlarsın pembeliğini yitirirse.

%100 bozulur

Dünüp buzdolabına koydum arkadaşlar teşekkür ederim.

Ben 2 saatten sonra bozuldu kabul ediyorum. O urunlerin bozdolabinda soguk halde satilmasinin bir sebebi var.

Mikrodalgaya atan da var

aynısı bana da oldu. ancak bir yerden sonra dayanamayıp kestim. içi gayet yumuşak kıvamdaydı -yenilebilecek derecede- bence kabuğu sert -kalın- olduğu için böyle düşündürdü.

büyük ihtimalle ithal avokado. Benim aldıklarım da öyle, bir de olgunlaştığında da iki gün içinde yemezsen baya baya kararıp bozulmaya başlıyor.

cevap: elma

elmayla aynı poşete koyup 2 gün bekletin ama kontrol edin hızlı olgunlaşabilir

Bazi avokadolar hic olgunlasmaz. Nedeni de agactan cok erken toplanmasi. Avokado agacta daha cok kaldikca, yag icerigi de daha fazla oluyor. Koparildiktan sonra avokadoyu yumusatan icindeki yag. Icinde yeterince yag yoksa olgunlasmaz.

Her yontemi denediyseniz sorun bu olabilir yani.

Babafingo +1

Refikanın bi videosu vardı, sebzeleri uzun süre saklamak istiyorsanız hepsini bir poşete koyup poşetiyle dolaba koymayın diyordu. Olgunlaşmış olan sebzeler bi gaz yayıyormuş ve yanında olgun olmayan bi sebze/meyve varsa onu da olgunlaştırıyormuş. Bu yüzden babafingonun dediği gibi olgunlaşmış elma gibi bi meyve sebzeyle aynı poşete koyup beklemek bi çözüm olabilir düşüncesindeyim.

Ermanen +1
Aynısı başıma geldi. En son yumuşadığında da kestim ama içi sünger gibiydi. Yani meğer olgunlaşmamış, pörsümüş. Yumuşaklığı da oradan geliyormuş. 1 ayın sonunda falan attım gitti.

Gerekceli karar 1 ay icinde yazilmalidir.

ortalama 1 ay

Kanunda 1 ay içinde yazılır diye hüküm var ama hiç abartısız 500 gün beklediğimi biliyorum :(

Tavsiye; 1 ay bekleyin, yine de yazılmazsa mahkeme kalemini arayın neden yazılmadı diye darlayın.

Gebelik isteniyorsa evet en az 1 yıl denenmeli ancak, her ikiniz de sağlıklıysanız. Gidip bir sperm testi yaptırın, eşiniz bir jinekologa gitsin durumlarınız normal ise evet denemeye devam etmeli, en az bir yıl beklemelisiniz. Ancak her ikinizden birinde problem varsa, beklenecek bir yıl eşittir kaybedilen zaman demek, bunu da unutmayın. Ben bu durumu yaşadım. Tedaviye başlamak için büyük bir zaman kaybettik. Aslında bu kontrol işlerin evlenmeden önce yapılması gerekiyor ama, bütün çiftler bu durumu gözardı ediyor. Yaş durumu da çok önemli bir etken, boşuna bir yıl beklemeyin. Sorun varsa - ki umuyorum yoktur, bir an önce tedaviye başlayın.


Eşinizin psikolojisi açısından bir ufak tatil planı falan etkili olabilir, havanız değişir. Durum çok kötü değilse zaten sizin de desteğinizle çözülür kısa zamanda.

Merhaba, psikoloğum, anladığım kadarıyla söyleyeyim.
Öncelikle ortada bir istek var ve bir kayıp var sanırım, eşinizin bir kaybı var? Kayıpla birlikte yas tutuyor, üzülüyor, bu normal merak etmeyin. Bu yas sürecini, üzüntüsünü, kırgınlığını -ortaya çıkan neyse-yok etmeye çalışmayın, çünkü o orada ve yaşanması gerekiyor. Ayrılık sevdaya dahil ya, onun gibi bir şey. Yas da istenen şeyin kaybının bir parçası olabiliyor.

Siz neler yapabilirsiniz? Eşinizin yanında olun, onu anladığınızı hissettirin, onu cümlelerle değil her zaman, dokunmanızla, okşamanızla, sarılmanızla yanında olduğunu hissettirin. Dediğim gibi her zaman konuşmak zorunda değilsiniz, hiç konuşmadan eşinizin yanında olmanız da harika bir destektir, merak etmeyin.

Eğer bu kayıp süreci normalleşirse, istenen şeyin yanında kayıp ihtimali sağlıklı atlatılırsa ikiniz için de bir sonraki denemek daha kolay olur bence. -bunu psikooog olarak söylemiyorum da:)- bu arada geleceğe odaklı şeyler söylemeyin, yani şöyle: yine deneriz, bir çocuğumuz olacak inanıyorum vs gibi şeyler demeyin. Eşiniz şu an ne yaşıyorsa ona odaklanın, hüzünlüyse hüznüne, yastaysa, yasına…

Ne zaman endişelenip psikoloğa gitmeniz gerekir? Eşiniz bu hüznü uzatırsa, işlevselliği uzun süre bozulursa, işa gidemezse, hayattan zevk alması düşerse vs psikolog düşünülebilir. Şimdi de düşünülür de, belki de biraz beklemek daha sağlıklı.

Geçmiş olsun, hakkınızda hayırlısı.

Çok teşekkürler, çok yardımcı oldunuz ikinizde.

konuşmak istemeyen birini konuşmturmaya çalışmayın. ama istediği zaman size açılabileceği sıcaklığı hep gösterin. örneğin konusmasa da ayaklarını ovalayın ya da kolunu okşayın. kabullenici davranın. sizin güçlü, yılmayan duruşunuz ona da geçmeye başlar zamanla(umarım)
geçmiş olsun

merhaba, öncelikle çok çok geçmiş olsun benzer süreci biz de 2 kez yaşadık ve eşinizin üzüntüsünü çok iyi anlıyorum. ama inanın hepsi geçiyor, geçecek. inşallah en kısa zamanda evladınızı sağlıkla kucağınıza alır ve bu süreci unutursunuz.

ama yine benzer süreçten geçtiğim için şunu da belirtmek istiyorum. biz kadınlar o psikolojisiyle bunu kayıp olarak görüyoruz ama aslında bebek hiç olmamış ortada bir kayıp yok, yalnızca bir yanlış anlaşılma var. durumu kayıp olarak düşünmenin psikolojisi çok daha yıkıcı, ama yanlış anlaşılma olduğunu düşününce bir nebze daha rahatlıyor insan. çünkü düşük olduğunu düşünürken ister istemez bir sağlık problemim mi var, ya her hamileliğim böyle olursa, ya yıllarca tedavi görüp yine de çocuğum olamazsa diye evham yapmaya başlıyoruz. oysa ki ortada olumsuz bir durum yok aslında. eşinize bu yönde bir telkin verebilirsiniz. vardı ve kaybettik değil, hiç olmadı. ama şimdiye kadar olmaması olmayacağı anlamına asla gelmiyor, zamanı gelince en güzel şekilde olacak.

umarım yakın zamanda bebeğimize hangi ismi koyalım şeklinde duyurunuzu görürüz, sevgiler...

bir de eklemeyi unuttum eşinizin eğer prolaktini yüksekse bu da gebelik testlerinde yanlış pozitif çıkmasına sebep oluyor. bizim ikisinde de prolaktin kaynaklıydı. detaylı bir hormon testiyle sebebini bulup kısa bir tedavi sürecinden sonra sorun kalmıyor.

Bence benzer süreçlerden geçen kişileri dinlemek iyi olabilir, ben öyle rahatlayan biriyim mesela. Korona olduğumda yutubda milyon tane korona olup iyileşen insan vidyosu izledim. İzleyip rahatlıyodum :) siz de bu tür hikayeler dinleyebilirsiniz. Bi de duyduğum kadarıyla zaten stres yapınca hiç olmuyomuş, rahat olmak lazımmış, bu tür vidyolar izleyin bence birlikte.

Çok teşekkürler iyi ki varsınız

ne satardım bilmiyorum ama yurtiçinden temin edip yurtdışına satabileceğim bir ürün satardım.

Sarf malzemeleri.
Kar tanaleri gibi düşünün.
Öncesi kar, sonrası kâr.

kırtasiye ürünleri, müthiş bir sektör. niş ürünler dijitalden yara almıyor resmen.

Bitki

Araba satardım, ikinci el düzgün arabalar. İyi bakımları yapılmış, piyasada az bulunan konfigürasyonda, gerçekten zevke hitap eden arabalar.

Ancak kesinlikle para kazanamayacağım için yapmıyorum. Çünkü ticari kafa yok bende. Pahalıya alır, ucuza satarım ben.

Hep yaptığım gibi kadınlara yönelik perakende ürün satardım. Gerisi fantezidir sadece. Bu ise banko.

Temizlik/hijyen ürünü satardım, yüzey temizleyici, dezenfektan, kağıt havlu vb.

Belli belirsiz, çok agresif olmayan bir "pardon tam ne dediğinizi anlamadım?" bakışı atıp bir kere vurgulu şekilde siz diye devam ediyorum konuşmaya. Sonrasında kendini düzeltmeyen birine henüz rastlamadım.

gözünün içine dik dik baka baka siz demeye devam ediyorum.
inadına daha da resmileşiyorum, samimi olmadığımızı hissettiriyorum.

Siz diye devam ederim.

Bu arada biraz daha detaylandırayım; benim örnekte bahsettiğim kişi şu an apartman komşum oluyor mesela.

Kadın yeni taşındı, 1 aydır bizim apartmanda oturuyor. Ne zaman denk gelsek laflayacak bir şeyler buluyor ve hep "sen" diye hitap ediyor. Ben ısrarla "siz" diyorum, o ısrarla "sen" diyor :D

Benden minimum 10 yaş civarları daha büyük ve öyle yürüme niyetinde falan olmadığım sınıfta bir kadına hiçbir samimiyetimiz de yokken senli benli konuşmak benim içime sinmiyor doğrusu. Ama bu şekilde de biraz tuhaf bir durum oluştuğunu fark ettiğim için bir duyuru açıp fikirler görebilmek istedim.

Oncelikle abla deme isin duser +1.

Senden yasca net buyuk kadinin sana sen demesi normal bence. Ki biraz daha zorlasan oglu yasindasin... Sen de siz demeye devam et. Hem "siz" mesafe barindirir. Mesafeni koru.

yaşça büyüklere "siz" diye hitap edilir diye öğretildi ya küçükken ve büyükler için sen/siz fark etmez diye.. belki onunla alakalıdır yaklaşımı :) hatta yaşça/statüce büyük kişi sana "sen" diye hitap edene kadar sen, "siz" demeye devam etmelisin diye de dayatılmıştı bize küçükken görgü kuralı olarak. o nedenle tutumu çok tuhaf gelmedi.

şahsen bana "sen kendini ne sanıyosun lan??!" diye hitap edilmediği müddetçe senli benli muhabbet daha samimi geliyor :D amca, teyze, abla, abi vs gibi sıfatlar hariç tabii :D

Bana nasıl hitap ediyorsa öyle hitap ederim. Senli konuşmadan rahatsız oluyorsan o başka, ben olmuyorum.

Senli benliye bagliyorum ben de.

eğer ben de sen demeyi istersem sen-sen devam eder ancak samimiyeti olmayan biriyse,

sen dediği anda; -"siz derseniz sevinirim" der lafı ağzına tıkar doğru yere çekerim.

Bu bahsettiğiniz olay özelinde, aynı apartmandaki 'denk' mukimlersiniz. O halde sen demekte bir zarar yok sanki.

Benden yaş ve statü olarak üst biriyse o bana sen dese bile ben ona sen demem. Örneğin müşavir avukatla konuşuyorsam o bana küçük olduğum için adımla hitap eder bense "x bey şu dosyada şöyle oldu"diye devam ederim. Ama aynı işte çalıştığım ve şakalaştığım biriyse yaşça büyük bile olsa adıyla hitap ederim. Samimiyet ve statü meselesi benim için.

patron, yonetici, samimi olmak istemedigim insan kaynaklari ve musteri disinda sen diyen herkese sen diye hitap ederim. hatta 80 yasinda bir teyze var rastgeldikce konusuyoruz. abla diyorum kirilmasin diye :))))))

sen diyince yürüme mi oluyor?

Silivrikapıya gitmiştim ben 3 yıl önce. Büyük ve güzel ama merkezi değil bi de özeller kadar pahalı değil diye hatırlıyorum. Güncel fiyatını arayıp sorabilirsiniz. Seans 40 dk oluyor.

Harbiye Maçka arasında dekkistanbul’da pist var. 45 dakikası 90 TL idi en son.

Dekk'in ortamı güzel ama pisti küçük ve genelde kalabalık. Bir de kızak mızak gibi bişiler de oluyor ortada, kuğu gibi süzülemiyorsun rahat rahat.

Tv çok pahalı bir ürün ya can sıkıcı.
Neyse biz şunu aldık 1-2 hafta önce;

www.arcelik.com.tr

Tanıdık mağazaya gidince belki biraz indirim yaparlar bu arada.

Italya’nin neresi? Otel fiyatlari icin booking.com, transport fiyatlari icin trenitalia yardimci olur.
Yemek de ogun basina min 10€ hesap edin.
Biralar 4ten baslar.

Agustosta italya’ya gitmeyin. Tum ulke tatile gidiyor.

@kuehles

Yaa balayına gidecektik hem de ağustosta :(

Roma-floransa-venedik yapacağız

Ağustos'ta gelmeyin +1, gidecekseniz sardegna ya salento gibi yaz turizmi olan yerlere bakabilirsiniz ama napın edin şehire gelmeyin. Yemek yiyecek yer bulamazsınız.

Ayrıca 2 yıldır turistik giriş yasak, mevcut yasaklar 15 mart'a kadar geçerli, uzatılıp uzatılmayacağı belli değil. Umarım uzatmazlar artık.

Mirafiori +1

Agustosta sardegna vs yerlere de gitmeyin. Yaz tatili yerlerinde konaklama fiyatlar ucmus oluyor, plajlarda havlu koyacak yer kalmamis oluyor vs.

Roma-floransa-venedik de hayir, gercekten tum ulke tatile cikiyor, ac kalirsiniz Temmuz ya da en guzeli eylul olur.

@kuehles

Teşekkür ederim cevaplarınız için. Ağustos adli tatil olduğu için ve ikimiz de avukat olduğumuz için gidebileceğimiz tek ay.

Sanırım italya hayalimizden vazgeçicez :(

yazin italya, ispanya vs. gitme, hem cook sicak hem de agustos almanlarin falan da tatili oldugu icin hepsi deniz kenari bir yerlere gidiyor.

Elektrik fiyati iki katına çıktı, 6 katına çıkmadı. Yani önceki aylarda 150 geldiyse şimdi 300 gelmeli yaklaşık olarak. Demek ki fazla harcamışsin.

160 geldi tek yaşıyorum. Sabah 8 akşam 17.30a kadar 2 laptop açık, akşam da 1 laptop açık. Elektrik pahalı evet ama 1000 lira fatura gelenlerin biraz enerji tasarrufu öğrenmesi gerekiyor diye düşünüyorum. Elektrik faturalarını savunmak için demiyorum bunu, kw bazında yüksek bir tüketim olduğunu düşünüyorum ortalama bir hane için.

bi anormallik var sayacınızı kontrol ettirin

fazla harcama olayı değil herkes aynısını söylüyor. kimisine 2 katı gelirken kimisine 3 bazılarına bilmemkaç katı geliyor.

Ocak ayı 280 şubat ayı ise 330. kettle hiç çalıştırmıyorum.

Valla bizim de normalde 190-200 arası geliyordu, geçen ay 360 gelmişti; bu ay 480 gelmiş. Tüketime baktik; hemen hemen ayni. Çevremdeki herkeste de durum bu.

bize geçen sene bu dönemin faturası 144 lira gelmiş şimdi bu ay 240lira geldi geçen ayda 180 lira gelmişti, sizde fazla kullanım var sanırım.
elektrik dağıtım şirketini mobil ve online işlemlerinde geçen seneyle kullanım miktarlarını karşılştıra bilirsiniz.

herkesin yok 3 kat arttı yok 5 kat arttı sözleri bana abartı geliyor. tamam ticarethane ücretlerinde artış ciddi ama evsel kullanımda zamlar 3 kat 5katlık değilki.

Elektrik tarifeniz mesken degil ticarethane olabilir.

Aralık ayı birim fiyatı vergiler hariç 1 kw= 0,7393 tl. şubat ayı fiyatları 210 kwye kadar 1,1241, sonrasında 1,6783. Yüksek tarifede bile artış oranı yüzde 127. Sizin tüketim artmış.

150'den 900'e çıkmaz hocam. ya aşırı güç tüketen bişeyler aldınız ya da gariplik var.

bizim 170 idi şimdi 280'e çıktı. 2-3 laptop paso açık tv'ler koca koca avizeler falan

Eskiden 250 gelen elektrik ocakta ve subatta 360 geldi.

"Elektrik geçen ay şu kadardı, bu ay bilmem kaç katı geldi" argümanlarını çok yetersiz ve anlamsız buluyorum. Herkesin elinde akıllı telefon ve internet var. Bağlı olduğunuz elektrik idaresinin online işlemlerinden tüketim miktarlarınıza bakıp birim fiyatı karşılaştırmanız lazım. Örneğin ben Aralık ayında 225 kW tüketmişim, 206 tl geldi, Ocak'ta 214 kW tüketmişim, 292 tl geldi. birim fiyatlara böldüğümde zam oranı %50. Sağlıklı karşılaştırma ve zam oranını görme bu şekilde olur ancak.
Bu arada 3 çocuğum var, derin dondurucum, çamaşır kurutma makinem var. Bilgisayar, tv, ps, fırın, kombi hepsi aktif kullandığımız eşyalar. 1000 tl ve üstü fatura gelenler evde başka ne kullanıyor bilmiyorum. eğer elektrik ile ısınıyorsanız ancak o şekilde olabilir sanırım. O zaman da benim doğalgaza ödediğim faturayı ödememiş oluyorsunuz ki bu durumda gayet doğal bu tutarlar.

Biz adanada yaşıyoruz. Yazın aşırı sıcaktan dolyı deli gibi klima kullanırız gece dahi açıktır, buna rağmen 600 tl civarı gelirdi, şu an kış ayındayız şimdi de klima ile ısınıyoruz. Elektrikli olarak bir de sofben kullanıyoruz ve bu ay 2 bin tl geldi faturamız.

@turuncu

klima ısınırken ve soğuturken aynı enerjiyi harcamaz, klima ile ısınmak daha masraflıdır

2500 geldi. Farkında olmadan cafe falan işletiyoruz sanırım, elektrik faturası evin kirasıyla aynı.

Aralık 155
Ocak 234
Şubat 220-250 arası bekliyorum, daha fatura gelmedi. Tek yaşıyorum.

Hassasiyet için doktora görünebilirseniz tabii isterseniz de neden genel cerrahi? Kadın hastalıkları daha iyi bir seçim olur. Sonuçta kitle değil.

hamile olabilir misin? git tabii ki, burada boşver yeaa derlerse gitmeyecek misin? üşeniyorsun sanırım. ciddi konular bunlar. ayrıca evet kadın doğum-kadın hastalıklarına gitmelisin.

@whoosie & @kenarortay, google'a sordum, genel cerrahiye gitmeli diyor

Google her şeyi kansere yönlendiriyor, siz kadın doğuma gidin, zaten gerekirse o mammografiye yollar.

@whoosie hastaneyi tekrar aradım. memeye genel cerrahi bakıyor. sizin de aklınızda bulunsun.

Genel cerrahiye gidip göstermekte fayda var.

Diğer arkadaşların da aklında bulunsun kadın doğum memeye bakmaz. Çünkü meme kadın üreme sistemi ile ilişkili değil :)

Valla yıllardır bakıyor kitle var mı şu bu diye. Tedavisini yapmıyor olabilir ancak basit sorunlara gayet yanıt veriyorlar.

ailemde çok fazla meme kanseri öyküsü var ve çok korkuyorum. ancak benim memelerim hatta koltuk altım adet gelmeden bir hafta önce ağrır. alıştım artık. bana sizde de sorun yok gibi geldi ama doktora görünmekte fayda var.

Ben de yazın mememde minik bi beze hissettim. Genel cerrahiye gittim. Hatta bazı hastanelerde genel cerrtahi kendi içinde ayrılıyor memeye bakan dr ayrı oluyor filan.

Neyse ben de gitmiştim. Dr beni meme ultrasona yolladı. Her iki memeye de bakıldı. Benim mememde çok kist varmış. Yani onun tıp dilindeki adını unuttum da öyle bi şeymiş işte. Yılda bir ultrason yapılması gerekmiş. Adet dönemlerindeki hassasiyetimin ve ağrımasının da sebebi oymuş. Meme başının içe doğru çekilmesi gibi bi şey varsa veya başı sonu sınırı belli olmayan meme içi sert doku varsa bu durum biraz tehlikeli sanırım. Onun dışında minik bezelerde bi sorun olmuyormuş.

geçmiş olsun. sabah yaptırdıysanız eli kulağındadır, genelde max 12 saatte çıkıyor sonuçlar. ateşinizi belirli aralıklarla ölçüp takip edin, bir parol alın, nefes darlığı başlarsa gidersiniz hastaneye.

Geçmiş olsun. Öyle hemen "kötüleşirsem" diye düşünmeye başlamayın. İzolasyonun son gününden yazıyorum bunları. Epey emin olmama rağmen pozitif ibaresini gördüğümde stres yaşamadım diyemem. Sonrası ise çoğu insanda olduğu gibi normal bir hastalık süreci gibi geçti gitti. Tavsiyem sonuç covid olsun ya da olmasın benzer şeyler: uykunuza, beslenmenize dikkat edin, bol su, c vitamini (redoxon, portakal vs) tüketin, doktorunuzun vereceği ilaçları düzenli kullanın. Dikkatinizi başka şeylere verin. Çizgi film izledim ben bol bol. Odanızı arada bir havalandırın. Pulse oksimetre cihazı (parmaktan oksijen ölçümü) alırsanız günlük takip edersiniz. Böylece gereksiz evham yapmazsınız. (95 üzeri iyi, birkaç defa 93 altı görürseniz doktora danışırsınız)

Panik yapmayın kötüleşmezsiniz. Akşam ağrı kesici alın sadece. Rahat uyursunuz. Yiyebildiğiniz kadar da yemek yiyin. Varsa vitamin alın. İlk 4 gün ağrılar olacaktır normal. Sonra belirtiler azalarak bitiyor.

Teşekkürler tavsiyeler için. Uygulamaya başladım ama pozitif çıktı testim. Şu an halsizlik, boğaz ağrısı ve öksürük var. Salı günü temas etmiştim umarım böyle geçer.

Ben bir hafta sonra koku almaya başladım; iki hafta sonra hem tat hem koku komple normale dondu. Gecireli 6 ay oldu; bir tek kola ve gazozu kırk yılda bir içince bulaşık suyu içmişim gibi oluyor.

Babam birkaç ay sonra geri geldiğini söylemişti. Ben de covid atlattım, koku-tat kaybı hiç olmadı.

10 gün.

3 haftaya yakın sürdü tat/koku kaybı.

geçen sene ekimde covid geçirdiğimde tat koku kaybı yaşamadım. nisanda AstraZeneca 2. doz aşımdan sonra 10 güne yakın bir koku tat kaybı yaşadım. sonrasında geri geldi.

10 gün

6-10 gün. Yavaş yavaş.

Ben de 11-12.günlerde yavaş yavaş almaya başladım keskin kokuları. Gin geçtikçe düzeldi. 18-20.günlerde tamamen normalde dönmüştü.

Fethiye. Uçakla 1 saat :)

longosphere.com

Ben olsam buraya giderdim

karaaslankamping.com

turuncu tonlarda'nın dediği yere gittim. aile ile gidebilirsiniz. sessiz sakin bir yerdir. iyi kötü aktivite de vardır. doğa yürüyüşü vs. seviyorsanız oda vardır.

longosphere +1

Olay ne zamanin? Tv'den haberin kaydini isteyip (mumkunse programin tam halini isteyin, mevzu bahis haberin dakika-saniye bilgisini RTÜK e verin). Kanallarda RTUK kaydi denen bir kayit oluyor ve 24 saat kayit tutuyor.

Cevabınız için teşekkürler.

Evet tarih ve saat biliyoruz ama benim merak ettiğim konu şu, sulh ceza mahkemesinin rtük onaylı olması ve talebimizin şekli unsurları taşımadığına dair gerekçesinde kastettiği bu mu tam olarak.

Üst kurula yazılı başvuru yapacağız, o da ilgili kanaldan yayın kaydını isticek. Bunun için ödeme yapıcaz. Sonra ilgili kanal yayını rtüke göndercek. Biz de rtükten onaylı bi şekilde mi alıcaz. Silsile bu mu onu anlamaya çalışıyorum.

Rtük’te kayıtlar 24 saat değil çok uzun süre durur
Sisteme skaas sistemi deniyor
Resmi yazı ile talep edin
Mutlaka vereceklerdir

burgan bank en yükseği sanırım.

Tefas gov tr den fon karşılaştırma sekmesinden para piyasası fonlarının performanslarını inceleyin. Stopaj da 0 şu an için. Şu anki faiz getirileri ile kafa kafaya hatta bir tık önde getirileri görmek mümkün. Ayrıca aylık faiz gibi vade sonunu beklemeden, paranızın istediğiniz kısmını 10:00-13:00 arası satış ile 14:00 sonrası hesabınızda görmeniz mümkün... Bankada değerlendirecekseniz burgan da oranlar iyi ancak pasif bakiye olayı görünür faiz miktarını bir tık aşağı çekiyor. Ayrıca stopaj a da kesileni düşünüsek verilen orandan daha aşağıda getiriler oluyor.

Hocam en iyi faizde bile TL artar ama alım gücün erir.
Dolar, Euro,Altın birşey yap.

Kısa vadede düştü falan diye de panik olma
ben 8.40 dan dolar almıştım berat istifa edince.
sonra 7lere kadar düştü, son durum ortada.

TL her zaman kaybeder, döviz her zaman kazanır bu ülkede.

Aylık ve günlük faizler arasında pek bir fark kalmadı, paranı günlük faize yatırmanı tavsiye ederim. Ben Odeabank kullanıyorum. İlk 3 ay hoşgeldin faizi verdiler çok ta güzel oldu.

Faizler bu seviyede giderken para piyasası fonu pek mantıklı değil, kolay para çekimi yapılmıyor, fon bozdurma ve alma işleri biraz karışık. Faizler ileride düşüse geçerse para piyasası fonunu o zaman düşünebilirsin.

Teb ya da anadolubank bence

Mail

linkedin. mail'e dönmek nedense bazıları için zul geliyor.

ya evet dövme çok kişisel bişey, kimseye beğendirmek zorunda değilsiniz falan filan ama tanıştığım birinde bu dövme olsa, anlamını sorsam o da açıklasa içimden aşırı gülerim. bakış açım da değişebilir. riskli yani biraz.

"Bulunduğum coğrafyaya aşığım, kültürü, geçmişi...." diye okurken hangi İskandinav ülkesinde yaşıyor acaba diye düşünürken görseli açınca müthiş bir şok geçirdim :D :D

Gösterdiğiniz bölgede dövmeler güzel duruyor.
Yanımdan geçerken görsem güzelmiş değişik bir çalışma derdim neresi olduğunu anlayabilecek coğrafi bilgim sıfır olduğu için.
Ama bilsem ne diyeceğimi bilemedim çok garip.

Görüşleriniz için çok teşekkür ederim, ikilemde kaldım bende ama Niye öyle dediniz ya, Trakya bu toprakların en yaşanabilir yeri :)

trakya ok dedigin gibi ama bu cografya kotu. kotunun iyisi yani. ama problem o degil, harita olayi cok apaçi duruyor bence. onun yerine trakyayi, kulturunu, gecmisini, tarihini sembolize eden daha guzel bir sey kullanilabilir.

Harita ici bos sekilde, sadece sinirlar olunca gozume gagali kus gibi gorundu benim ya... Bunu da bir dusunun :))

İyi bir dövmeci belki harita outline'ını kullanarak soyut bir tasarım yapar, o zaman güzel olabilir ama dümdüz hâliyle elo+1

Dövme kişisel bir şey, bu fikri sizin sevmeniz yeterli. En az 6 ay bu fikirle yatıp kalkmanızı öneririm. Hala yaptırmak istiyorsanız yaptırın. İyi bir dövmeci bı fikri alıp güZel bir tasarım yapar fikrine +1

en az 1 senedir aklımda ama hem can tatlılığından hemde nasıl durur kararsızlığından dolayı yaptırmadım, tasarım fikri hiç aklıma gelmedi teşekkür ederim fikirleriniz için ama şimdi dövmeciye tasarım yaptırıp beğenmezsem o arkadaşında emeği boşa gidecek ne kadar ücret ödemem makbul olur tasarım için ? Tasarımı dövmeciye değilde tasarımcıya yaptırsam olur mu sizce ?

Valla direkt soruya cevap vermek gerekirse
Sizce çok apaçi işi olur mu ?
Evet.

Tabii zevk meselesi, istiyorsan yap.

Bence güzel değil

bence güzel kendin için yapıyosun dövmeyi senin için anlamlıysa yaptır geç.

Ikisi de 17 yaş kafası

Ömür boyu taşıyabilecek misiniz? Birkaç yıl sonra sildirmekle ugrasacaksiniz. Ben iyi bir dövmeci olsam yapmazdım.

çok gülerim :) ortaya da bi tekirdağ rakı şişesi kondur oldu olacak.

üj bej yıla pişman olma ihtimalin = %99

tasarımcıya yaptırmayın. en iyi dövme tasarımını yine dövmeci yapar. Ama gidip de kadıköydeki beşiktaştaki dükkanlara yaptırmamanız lazım. Önce türkiyedeki en iyi dövmecileri araştırın. İnstagramlarını takip edin. Benzer işler yapan kişiler önünüze çıkacaktır. Sonrasında Nasıl bir tasarıma yakın olduğunuz kafanızda canlanır.

Sonrasında dövmeci seçip tasarlattırırsınız. Tasarımla ekstra ücretli olmayabiliyor. Ama olabiliyor da. Tasarım aşamasında gitgel yaparsın bir kaç defa. Sonrasında anlaşıp yaptırırsın.

italya çizmesiyle karıştıra dabilirler.

Arkadasim var 12 yillik evli ikisi de muhendis acayip mutlular, cocuklari da var.

Eleman devamli aldatiyor ama kadini bilmiyorum.

Benim üniversiteden hocam var. 50 yaşında falan vardır. Gezmeyi, yemek yemeyi falan çok seviyorlar. Maddi durumları falan da çok iyi. Kızı New York'da okudu. Sürekli bi yerlerden foto atıyorlar tatillerde. Yani öyle bir yaşamda mutsuz olmak çok da mümkün değil gibi.

ben uzun senelerdir beraber olup hala sevgili gibi olan çift görmedim hiç. ya asker arkadaşı gibi oluyorlar ya da mutsuz.

Sadakat. İnsan vakit geçtikçe daha fazla mı talepleri oluyor ya da gençken gözü mü kör oluyor çözemiyorum. Sanırım karakterle ilgili. Uzun ilişki iki tarafın karakteriyle ilgili. Belki de hoşgörü, sınırsız bağlılık. Sınırsız bağlanmak ne kadar zor? Cidden zor mu

Valla ben kısa süreli mutlu evliliğe de denk gelmiyorum

var. çok nadir ama. çoğu ilişki mutsuzluğa mahkum gibi görünüyor. o mutsuz insanlar da "canım cicim aylarınız geçsin de göreyim sizi:):):):)" veya "aman diyim evlenmeyin" tarzı garip propagandalar yapıyorlar. onlar zavallı diye herkes zavallı olmak zorunda değil. ama dediğim gibi, çok az denk geliyorum gerçekten birbirini seven mutlu çiftlere. mutluluktan kastım da her günün güllük gülistanlık geçmesi değil bu arada. her ilişkide zorluklar olur tabii ki.

Annem ve babam 38 yıldır evli. Tabi onlara sormak lazım ama çok mutlu görünüyorlar. Bana sorarsanız hala birbirlerine aşıklar. Karakter olarak ikisi de karşısındakini dinleyen tipler, yani üste çıkmak için saçmasapan konuştuklarına şahit olmadım hiç. Tartışıyorlar ama konuşup anlaşıyorlar bir şekilde. Tartışıkları şey de "sen şöylesin böylesin" gibi suçlama değil de doğrudan sorun ile ilgili oluyor. Ayrıca kıskanç değiller. İkisi de kendine zaman ayırıyor, boş zamanlarında kendi arkadaşlarıyla takılıyor.

var. 70'li yaşlarına yaklaştılar, ellerinde büyüdüm diyebilirim neredeyse ve şu yaşıma kadar birbirlerine ters bir söz söylediklerini bile duymadım. çok kibar insanlar ama dışarıdan bu kadar sempatik görünmelerinde sanırım kadın tarafının payı büyük - gerçekten dünya tatlısı ve iyisi, "ne bakıyon" deyip kavga çıkarabilecek tarzdaki birini bile yumuşatabilecek kadar klas bir insan. ben çocukken evlerinde gittiğimde bile huzurlu hissederdim (kendi ailemde ciddi bir sorun olmamasına rağmen) ve çocuk aklımla bile derdim yani, "buradaki insanlar gerçekten mutlu" diye. yaşım 30 olacak neredeyse, fikrim hala değişmedi :)

yalnız açıkçası ben bu "evlilik mutsuz eder" görüşüne de katılmıyorum. bugün mutsuz olan, evliliğine söven insanların çoğu ayrılsa emin olun ertesi gün eşini özler ve ister. belki tamamen alışkanlıktan, belki tamamen sevgisiz bir şekilde olur ama yine de ister. birlikte yıllar geçirmek, bir ilişki inşa etmek kolay iş değil. ayrıca kusura bakmayın ama çoğumuz da tırt insanlarız, evlenmeyince çok daha dolu ve süper hayatlar yaşayacakmışız gibi davranıyor bazıları. bana tuhaf geliyor. sanki çok mutlu olacaklarmış da evli oldukları için mutsuzlarmış gibi... değişik. tabii kişiden kişiye değişir bu, bazı insanlar gerçekten yanlış evlilik yapıyor ve evlenmese daha mutlu yaşayacak gibi oluyor.

bunu niye yazdım? "uzun süreli mutlu evlilik"ten çok dışarıdan mutsuz görünen ama bittiğinde tarafları çok daha üzücü bir hayata iten birliktelikleri daha sık gördüğüm için. bence aynı evde yaşadığın, hayatını paylaştığın bir insanı daima aynı tutkuyla sevmek mümkün değil. tabii ki yeri gelecek "ulan bu ne biçim insanmış" bile diyeceksin. gelgelelim çok ciddi veya temel problemler yoksa bir arada 15-20 yıl geçirmiş insanlar ayrıldıklarında daha mutlu olmuyorlar. en azından şahsi gözlemim bu yönde. YÜCE RABBIM her insanın gönlüne göre, nasıl mutlu olacaklarsa öyle versin.

Benim annem babam 27 yıldır evli. Baya anlaşıyolar. Annem hiç üste çıkan bi tip değil. Babam baskın ilişkide. Annem de daha çok kabullenici olunca anlaşıyolar, birbirlerinin dilinden anlıyolar. Liseli aşıklar gibi değiller ama anlaşıyolar. Tabi tartışma oluyor ama annem küsüyor o durumlarda, kavga çıkarmıyo. Sonradan geri barışıyolar.

Gördüm annemin halası ve eniştesi. Ama şöyle bir şey var, onları herkes severdi. Zaten aşırı iyi insanlardı. Karı koca öğretmenlerdi. Enişte zaten aşırı ünlü bir kimya öğretmeniydi Samsun’da. Herkese yardım etmişlerdi karı koca. Annemle babamın da evlenmesine ön ayak olmuşlar. Çok sıkıntı da çektiler. En son enişte mide kanseri oldu. O tonton göbekli hoş sohbet adam eridi 40 kiloyla vefat etti. Bir yıl geçmeden hala da vefat etti. Birbirlerini çok seviyorlardı aşk evliliğiydi zaten uzaktan akraba olsalar da. Ölümüne de dayanamadı kocasının peşinden gitti. Halen daha onları atakumda evlerinde hayal ediyorum ben. Hiç ölmemişler gibi. Çok minnoşlar halen daha. Duygulandım.

31 yıllık evli olan annem ve babam. Bence 15 yıldan sonra daha iyi anlaşmaya başladılar. Birbirlerini seviyorlar, düşünüyorlar. Ayrı hiç kalamıyorlar. Çoğu zaman yeni evlenmiş gibi takılırlar sarılıp film izleme, el ele yürüyüşe çıkma, başbaşa yemek vs.
Nadiren tartışırlar onda da annemin sitem etmesi babamın susması şeklinde oluyor. Annem baskın bir karakter ve yaş olarak da babamdan büyük. Babam da çocuk ruhlu bir insan. Tamamliyorlar bence birbirlerini.

Güldüm xd. Bunların hepsini paylaşabileceğim bi sevgili arıyorum diyeyim sen anla gerisini

Sevgilimi her anıma ortak etmek isterim, her şeyi paylaşmak, danışmak vs aynı şekilde ona da bu hakkı tanıyabilmek isterim
Diğeri türlüsü bana biraz soğuk geliyor

Böyle birini de bulamadığımız için yalnızlığa devam

sevgilim varken bunların hepsini paylaşırdım ve paylaşılmasını beklerdim. Sevgilim ishal olsa bilemem içten içe tiksinsem de çözüm önerisi sunar hatta kendi elimle getirir veririm çözümü. Başı ağrısa masaj yaparım dizime yatırıp bebek gibi. Aile sorunu olsa destek olurum. Aynılarını da beklerim.

Bunları alırken genelde sorun yoktur insanlar için ama aynı özveriyi pek göstermeye hevesli olmazlar. Ya da bu içtenlikte yaşayan çok az insan var. O sebeple de yalnızım ama aradığım tam olarak böyle bir ilişki.

her seyi paylasabilecegim/her seyini paylasacabilecek biriyle sevgili olmak yeglerdim sahsen.

Valla kisi sevgilim de olsa annem babam da olsa kardesim de olsa paylasim olayinin bir yeri ve zamani olmali bana gore. Durup dururken saglik sorunlari ya da psikolojik olaylar anlatilmaz gibime geliyor. Ne bileyim tv izlerken birden 'benim su travmam var' denmez gibi. O olayin konusulacagi bir ortam olusursa paylasilabilir ancak diger turlusu garip kacar.

Dolayisiyla paylasim olayi o ortamin olusup olusmadigina bagli olarak degisir. Olustuysa ortak ederim, olusmadiysa ortak etmem.

İshal olunmanın nesi tiksindirici çözemedim.

Sağlıkla ilgili bir durum ve gayet sıradan. Doktorla paylaşıyorsun sevgiliyle neden paylaşamayasın.

zihinsel haric her seyi paylasirim. cok komik de gelir. partnerim de paylasir genelde.

sabah bunun geyigi dondu. #off bi biraktim kedi kadar, aklin varsa tuvalete girme# dedim. ilkin ufff ne igrensin sozcukleri dokuldu ama sonra gulmece eglenmece. fiziksel olan her seyi paylasiriz egleniriz de ancak ruhsal seylerde ben kimseye bir sey anlatmam. bu biraz da yapi ile alakali galiba.

bazilari sarhos olunca mahallede bagirir masa ustune sandalye ustune cikar dans eder. ben sarhos olunca kose ararim kendime. o koseye gider sirtimi kose duvara yaslarim. oyle sessiz sessiz otururum. tribe mi giriyorum ne oluyorsa artik.

Her şeyi paylaşırım. Sadece başka arkadaşların, kuzenlerin sırlarını paylaşmıyorum o kadar.

Soruda yazdiklarinizi paylasirim. Diger kisilerin ozelleri degilse tabii ki.

İshal mishal de igrenmem acikcasi. boka merakli oldugumdan degil, saglikla ilgili bu tip seyler mahrem degil benim icin. Burada cok sevdigim bir kisi olmasi onemli benim icin. Yolda onumde biri kussa ben de kusacak gibi olurum cok igrenirim, ama sevdigim biriyse(sevgili olmasi sart degil) ellerimle temizlerim hic sorun olmaz. Oyle iste...

İshalden tiksinilir mi ya, ben sevgilimin donlarını da yıkarım. genellikle düzelmesi için uğraşıyorum ya da ay bebeğim götünü tutamıyormuş da napsın diye takılıyorum. ben de hemoroid problemimi söyledim mesela bunlar sorun değil. hastalık vs söylenir bence. travmalarını da söylüyor. ben ona daha çok bağlanıyorum öyle oldukça.

sadece ailemin özel hayatını ve kavgalarını söylemiyorum çünkü onu çok ilgilindirmez, sıkılır yani. ben de onun ailesine dair özel şeyleri duymak istemem.

her şeyi paylaşmaya gerek yoksa ki benim için gerek yok, her şeyi paylaşmam. ishal örneğinde de azıcık aklı başındaysa ne yapınca iyileşeceğini bilir, bunu sevgiliye* söylemenin gereği ne? bana çok saçma geldi açıkçası (tiksinmekle alakası yok). sevgilinin çözebileceği bir sorun, bir durum vardır paylaşılır anlarım ama ıncığını cıncığını paylaşmak benim için normal değil. o kadar sınırsız bi ilişki kurmam, kurandan da uzaklaşırım. travmalarını da paylaşmak isterse pekala dinlerim, yardım isterse ederim; ama bu demek değil ki sevgiliyiz diye herkes her şeyini anlatsın. ortamı oluşmuş gelişmişse zaten heralde istediği insana anlatır da bu sevgililikle gelen bir şey değil benim için. arada mutlaka bir sınır olmalı, herkesle olmalı. sınırı nereye taşıdığım da kişiyle olan yakınlığıma bağlı ama bi sınır her zaman olur.

*edit: ya da herhangi bir insana.

Her şeyi paylaşırım konu fark etmez. Paylaşamadığım insanla beraber olmam.

Bazen sıkmamak için kısa keserim konuyu. Kendisi daha fazla ayrıntı ister sürekli sorar

ben paylaşamıyorum çünkü genelde onlar da paylaşmamış oluyor. ishal paylaşmasak da olur ama söylese tiksinmem çözüm bulmaya çalışırım. veya çocukluk travması vs anlatılsa beni yakın görüyor diye mutlu olurum. kendim anlatır mıyım bilmiyorum çünkü daha sonra her davranışın altında başka bir şey aranır vs. gerek yok sanki.

Biz 5 yıllık sevgiliyiz her şeyi paylaşıyoruz. Hiç bi şeyi özel bulup sakladığım olmadı.

kapıda ödemeli ürünün bedelini ödemeyip kargoyu gri yolladınız ve kargo ücreti satıcıya kaldı diye avukata mı vereceklermiş? asdkfjksha daha neler yahu.

hiçbir şey olmaz. avukata da verse, avukat da götürüp kendi borcunuz olmayan 37 liralık bedel için icraya da verse bir şey olmaz. sadece takipte olun. hiç sanmıyorum ya, gerçekten icra falan yollarlar, 7 gün içinde böyle bir borcum yoktur diye itiraz edin (etmezseniz kabul ettiğiniz anlamına gelir). ondan sonra mahkemeyle uğraşsın dursunlar.

Kimse 37 tl için icra takibi başlatmaz rahat olun :D belki parayı verirsiniz diye böyle sıkıştırıyorlar işte.

37 liranın peşine düşeceklerse helal olsun :) E devletten ara ara kontrol edin.

hakkınızsa alın helali hoş olsun de. yüce türk adaletine güveniyorum diye de ekle.

Dert etme. 37 tl için açmaları gereken davanın evrak masrafı bile kat be kat fazla ana paradan.
De ki açtılar, sen teslim almadığın bir ürünün parasını ödemek zorunda değilsin zaten.

Mesafeli satışlarda 14 günlük koşulsuz şartsız iade hakkı vardır tüketicinin, kargo vs adı altında hiçbir masraf yükletilemez size. Kesinlikle ödemeyin, takip başlatsalar bile siZe tebligat geldikten sonra 7 gün içinde itiraz edip takibi durdurabilirsiniz.

Kaldı ki yuksrıda yazan arkadaşların dediği gibi takip masrafına değme. 60 küsür lira başvuru harcı va r zaten sırf, tebligat masrafıydı şuydu buydu onları sAymıyorum bile.

kargo ücreti alıcı öder bir siparişse uğraşırsalar alırlar

instagram satışı gibi bi şeyse sonuç çıkmaz

adresinize bildirim yapmaları lazım, sms'den bii şey çıkmaz

Devlet hastanesi para almadan yapar ama belirtim yok demeyin, sırtım ve boğazım ağrıyor iyi hissetmiyorum diyin. Bi de ya sabah çok erken ya da gece giderseniz sıra olmaz.

6 gündür bir şey olmadıysa bir şey yoktur büyük ihtimalle ama belli de olmaz.

Bana da çoğu zaman oluyor. Çok acıyabiliyor. İç dış basınc dengelemesiyle ilgili sanırım. Sakız çiğneyin, ağzınızı iyice açın falan derler ama ben çok bir etkisini görmedim açıkçası.

her seferinde oluyorsa yine bi gidip doktora göster bence.

Bende sadece 2 kere oldu, acaba çıktığı indiği yüksekliğe (basınç vs.) göre değişiyor mu veya o uçaklarda basınçla ilgili az da olsa problem vardı hassas kulaklılar mı hissediyor diye düşünmüştüm bir. Esnemek, ağzını açmak vb. küçük şeylerde işe yarıyor ama duyamaz hale gelirsen ağrımaya başlarsa etkilemiyor. Ben baya uçak indikten sonra 3-4 saat o kulağımla pek bir şey duymamıştım, inene kadar da çok ağrımıştı.

Burnunuz tikali oluyor mu genelde? Oyleyse ucaga binmeden bir defaliga mahsus Otrivine kullanabilirsiniz.

Benim de canim cok yaniyor ve sakiz cignemek, esnemek bence az fark yaratiyor. Ne kadar cok uctugumun bir etkisi olmadi, haftada 3 kez uctugum vakitte de, her seferinde ayni aciyi cekiyorum.

Ucaga binmeden bir iki kokteyl icip uyukluyorum. Bazen acidan uyandigim da oluyor, ama sanki genel olarak, alkolün etkisiyle aciyi daha az hissediyormusum gibi.

Son 8 yıldır, yılda ortalama 10 defa uçağa biniyorum. Sadece 1 defa acımadan indik o da nasıl oldu hiç anlamadım. Benim de kulaklarım feci ağrıyor inişte. O ağrıyı azaltmanın bi yolunu bilmiyorum ama İndikten sonra esneme hareketleri ve özellikle gerçek esneme duymayı filan baya düzeltiyor.

benim uçağın kalkması ile ağrımaya başlıyor. havadayken azalıyor. inişe geçince tekrar ağrımaya başlıyor. bazen iniş öncesi hazırlık uzun sürüyor, o esnada dayanılmayacak kadar ağrıyor. sürekli ağzımı açıyorum ve esnemeye çalısıyorum. kulaklarımdan hava çıkıyor dışarıya ve biraz hafifliyor ama sonra tekrar başlıyor. dışardan tuhaf görünüyorumdur kesin.